Anaokuluna başlamak çocukların hayatlarının ilk senelerinde yaşadıkları belki de en önemli konulardan biri. Bu nedenle bu sürecin nasıl ele alındığı da onların hayatında oldukça değerli. Duyarlı, çocuk özelinde biricik tasarlanmış, duygusal destek verilmiş süreçler onlar için bir gelişim adımı, bağımsız bir birey olma yolculuklarında önemli bir basamak. Bu basamağı deneyimlerken de doğal olarak davranışları, yemek yeme ve uyku gibi rutinleri etkileniyor, değişimler gösterebiliyor. Bu bakış açısı ile anaokuluna başlama sürecinde ebeveynlere tavsiyelerim aşağıda…
Anaokulu sürecine başlarken:
-
Ebeveyn olarak ayrılığa siz hazır mısınız?
Anaokuluna başlama bir güven alanından ayrılıp başka bir güven alanına uyumlanma sürecidir. Yani içinde çok doğal olarak “ayrılık” barındırır. Ebeveynlerin bu ayrılık konusundaki algıları, duyguları ve düşünceleri tüm sürecin belkemiğidir. Ebeveynin güvende hissetmediği bir süreçte, çocuğun güvende hissetmesi çok zordur. Bu nedenle en önemli kavramın ailenin sürece kendini hazırlaması, bu ayrılık deneyimi içinde kendi duygusal ihtiyaçlarını fark edip çocuğun güvende hissetme ihtiyacına odaklanabilmesi olduğuna inanıyorum. Çocuklar bizlerin sinir sistemlerine uyumlanırlar, bu nedenle önce bizler destek vermeye hazır olmalıyız.
-
Bu sürece çocuk hazır mı?
Anaokuluna 3 yaş itibarıyla çocukları başlatmayı öneririz. Ancak bu konu her çocuk özelinde bireysel olarak ele alınmalıdır. Çok daha erken okula başlama ihtiyacında olan çocuklar olabileceği gibi, 3 yaşında olup sosyal duygusal olarak bir süre daha desteklenip daha hazır olduğunda okula başlamasının doğru olduğu çocuklar da olabilir. Bu süreçte çocuğun yeni deneyimlere açık olma, ayrılıkla baş etme, yeni bağlanma figürlerine uyumlanma, iletişim becerileri, öz bakım becerileri, duygu regülasyonu ve grupla hareket etme gibi birçok alanda değerlendirilmesi gerekir. Unutmayalım ki bir yandan sosyal duygusal olarak daha iyi gelişmiş çocuklar okula daha rahat adapte olurken, yine bu alanda zorlanan çocuklar için okul da bir gelişim ve desteklenme ortamıdır. Yani, sosyal duygusal alanda zorlanan çocuklar doğru kurum ve kadro ile buluşunca gelişim aslında devam eder ve hatta çok daha hızlanır.
-
Öngörü verin.
Stresli durumlara dair öngörümüz olursa ve süreçte duygusal olarak desteklenirsek, bu durumlar içindeki endişe ile daha iyi baş edebilir ve hatta dayanıklılık geliştiririz. Yani, stresle baş etme becerimiz gelişir. Bu nedenden dolayı anaokulu sürecinde de çocuğun okulla, süreçle ilgili kafasının net olması önemlidir. Okul başlamadan ortalama 1 hafta önce konuyu onlarla paylaşmalı ve yalın bir dille anlatmalıyız. Okulun fotoğraflarını göstermek, önceden gidip ziyaret etmek, öğretmeni ile tanışmak, kendi okul deneyimlerimizi paylaşmak ve “okul nedir ve orada neler olacak” konusunda bilgi vermek çocuğu rahatlatır. Bu konuşmaları çok erkenden (aylar öncesi gibi) başlatmak belirsizliğe sebep olacağından daha fazla endişeye sebep olabilir. Bu süreçte konuyla ilgili kitaplar okuyabilirsiniz ancak bu kitapların “Bak herkes okula gidiyor, senin de gitmen ve çok mutlu olmanı bekliyoruz” gibi çocukta baskı oluşturacak mesajlar vermediğine dikkat etmeliyiz. Tüm süreçte çocukların sorularını açık ve net şekilde cevaplamalıyız.
-
Her duyguyu dinlemeye hazır olun.
Okula başlama öncesi ve sırasında çocuğun birden fazla duyguyu yaşayabileceğini hatırlayın. Yeni bir ortam, yepyeni bir deneyim, yeni insanlar… Heyecan, neşe, endişe, korku ve utanç gibi birçok duygu zaman zaman çocuğunuzu ziyaret edecektir. Tüm bu duyguları dinlemek, kabul etmek ve zorlandığı anlarda sakinleştirmek en temel duygusal desteğimiz olur. Okul konusunu ilk konuştuğunuz andan itibaren “Endişelenmek çok normal” mesajını vermemiz çok değerlidir. Çocuk süreçte bu duygularını kimi zaman sözlü dille anlatabileceği gibi, birçok kere de sözsüz dili ile bize anlatır. Duyguları uçlarda yaşayan tetikte bir hale sahip olabilir, sınırlarda zorlanabilir, uykuya geçerken veya uyku esnasında ağlayabilir, gece korku ile uyanabilir, beslenme davranışları değişebilir. Bu süreçte zorlu anlarına şefkatle yaklaşmak gerekir. Son olarak da unutmayalım ki çocuğun ana dili oyundur. Tüm zorlu duygularını oyunlarına yansıtırlar ve bu sebepten bizlerin müdehalesiz, kontrolü çocuğa bıraktığımız oyunlara eşlik etmemiz onların dile gelmeleri için değerlidir.
Anaokuluna uyum sürecinde:
-
Uyumlanma aşamalı olmalı.
Her gelişim adımında olduğu gibi okula uyumlanma süreci de aşamalı olmalı. Çocuğun okulda kalma süresi git gide uzar, ebeveyninden ayrılabildiği mesafe ve süre de artar. Bu süreç her çocuk için değişebilir ve bu nedenle de çocuk özelinde bireysel yönetilmelidir.
-
Çocuğunuz öğretmene ve kuruma olan güveninizi hissetmeli.
Okul ve ebeveynlerin işbirliği içinde olduğu, her iki tarafın da birbirine güvendiği bir süreçte çocuk da kendini güvende hisseder. Bu nedenle ebeveynlerin kendilerine uygun ve içlerine sinen kurumlarla elele olmaları, uyumlanma sürecinde de bu sağlam güven ilişkisini çocuklarına hissettirmeleri önemlidir.
-
Öğretmen bir bağlanma figürüdür, ona alan açılmalı.
Öğretmen çocuğun hayatına bir bağlanma figürü olarak girer. Aralarındaki güven ilişkisinin oluşması için ebeveynlerin alan açması çok önemlidir. Tam da bu nedenden ebeveynler uyumlanma sürecinde okulda “tampon” bir alanda beklemelidir ki çocuk öğretmenle beraber sohbet ettikçe, oyun oynadıkça da kendini iyi ve güvende hissedebildiğini keşfedebilsin.
Çocuk öğretmenle olan bu yeni ilişkiyi keşfederken elbette arada endişe eder, kaygılanır ve bildiği güven alanına dönmek ister. Bu da ebeveyninin yanıdır. Bir kucaklaşmayla, anne veya babanın orada olduğunu teyit etmekle, bir göz teması ile tekrar dengelenir, rahatlar ve sonra öğretmen ile olan ilişkiyi keşfetmeye devam eder. Bu çok doğal bir süreçtir. Yani, çocuk öğretmeni ile bir güven ilişkisi kurana kadar ebeveynlerin süreçte fiziksel olarak okulda var olması ve duygusal desteği vermesi gerekir. Her çocuk kendi hızında bu süreci yaşar.
-
Ayrılık güvenle olmalıdır.
Bu uyumlanma süreci sonucunda çocuk öğretmenine güvendiğinde ve onu bir bağlanma figürü olarak kabul ettiğinde ebeveynlerinden ayrılık da gerçekleşir. Ne yazık ki halen birçok kurumda çocuklar ebeveynlerinden henüz hazır değilken daha ilk birkaç günde ayrılmaya zorlanıyorlar, kucaklardan alınıyorlar. Bugün biliyoruz ki güvende hissetmeden yaşanan ayrılıklar sağlıklı değil ve kimi zaman travmatik sonuçlar doğurabiliyor. Bu nedenle tüm süreçte çocuğa duyarlı, empatik ve saygı ile yaklaşmak, zorlandığı sosyal duygusal konularda okul ve ebeveynler olarak ortak desteği vermek, ayrılığı güvenle tecrübe etmesine yardımcı olmak kritiktir.
-
Okula uyumlanma sürecinde sorunlar olursa ne yapmalıyız?
Anaokulunun ilk haftalarında gelgitler olabilir. Bu süreçte ilk planda okulla ebeveynlerin açık iletişim halinde olması, çocuğun zorlandığı alanları beraber değerlendirmeleri değerlidir. Uyumlanma sürecindeki aksaklıklar aslında çocuğun sosyal duygusal ihtiyaçlarını anlamak adına birer ipucu, birer sinyal niteliğindedir. Aşılması zor sorunlar varsa da profesyonel destek alınması iyi olur.
-
Hayatın bir bütün olduğunu unutmayın.
Anaokuluna uyumlanma sürecinde çocuğun yaşayabileceği sorunlarda “okulu sevmiyor” gibi peşin hükümlü olmadan çocuğun hayatına bütünsel bakmak gerekir. Okul hayatı, ev hayatı, o dönemde hayatında olan bitenler, ebeveynlerin çift ilişkileri, kardeş ilişkileri, çocuğun bireysel sağlık konuları gibi birçok etken uyumlanma sürecinde etkendir.
Anaokuluna uyum sürecinde çocukların uykuları nasıl etkilenir?
- Heyecan, endişe, merak veya kaygı gibi birçok duygu yaşadıkları bu dönemde çocukların uykuları da etkilenir. Öncelikle uykuya geçişte daha çok şey anlatmak, daha uzun bir sohbete ihtiyaç duyabilirler. Buna süre tanıyacak şekilde uykuya biraz daha erken gidebilirsiniz.
- Uykuları bölünebilir, gece kaygı veya korku ile uyanabilirler. Kimi günler zor dalabilirler.
- Gece geç yatan çocuklar sabah erken kalkmakta zorlanabilir. Bunu öngörerek okul açılmadan bir süre önce daha erken yatıp sabah da okula rahat bir hızda gidebilecek saatte uyanmalarını düzenlemeniz iyi olur.
- Öğle uykusu uyuyan çocukların daha ilk günlerden okulda uyumasını beklememek gerekir. Uyumlanma süreci içerisinde okula güven geliştikçe okulda da uyuyabilmeye zaman içinde başlarlar.
Anaokuluna uyum sürecinde bunları yapmayalım:
- Haftalar öncesinden anlatmaya başlamayın. Belirsiz ve uzun süreler çocuğun kaygısını artırır.
- Okula hazırlarken “okulda hep çok mutlu olacaksın, çok eğleneceksin” baskısını kurmayalım, endişe ve kaygı gibi duygularını susturmayalım.
- Süreçte hiçbir zaman çocuğunuza hiçbir konuda yalan söylemeyin.
- Ebeveynler olarak okuldan ayrılma anınız geldiğinde çocuğa haber vermeden çıkmayın, kaçmayın. Varlığınız ve yokluğunuz öngörülebilir olsun.
- Çocuk hazır olmadan, öğretmeni ile bir bağ henüz kurmadan, o ağlarken ve korku içindeyken okuldan ayrılmayın. Bu ayrılık anını güvenle yaşamak için okul ve ebeveyn işbirliği içinde olmalı. Süreçte ilerlenemediği durumlarda da profesyonel destek alınmalıdır. Çocuğun korku içindeki ayrılığı yaşaması ve öğrenişmiş çaresizlik duygusu ile okulda kalması çözüm değildir.
- Okuldan çıkışta çocuğunuzu soru yağmuruna tutmayın. İsterse kendi paylaşsın. Nasıl hissettiğine değer ve önem verdiğinizi hissetmesi yeterlidir.
- Okulda bir sorun yaşayıp evde anlattığında “Annen/baban olarak ben çözerim” şeklinde yaklaşmayın, okulla işbirliği içinde bir tutumda olun. “Bunu yarın öğretmeninle de paylaşalım ve sana nasıl yardımcı olabiliriz hep beraber bakalım” gibi bir yaklaşım ile ortak güveni vurgulayın.