Dünyamız, bize sunduklarının değerini geç anladığımız; bizi, bizden öncekileri, bizden sonrakileri besleyen, büyüten, yaşatan gezegenimiz. “Benden sonra tufan” demeyecek herkes için iklim krizini, dünyanın nasıl bu hale geldiğini, geleceğimizi masaya yatırıyoruz.

Yatsan

Dinozorların, atalarımızın hiç zarar vermeden geçip gittiği dünya, giderek kirlenen denizlerle, içindeki canlıları yok olan okyanuslarla, yerini betona bırakan yeşil alanlarıyla, karbondioksite boğduğumuz atmosferiyle, bugüne dek ev sahipliği yaptığı çeşitliliğin yok oluşuyla boğuşuyor. Ve işin doğrusu, bunu biz insanlar yaptık. Üstelik bunu yapmak, dünyanın geçmişiyle kıyaslarsak, hiç de uzun vaktimizi almadı.

İklim değişikliği olasılığını 1960’lı yıllardan beri kesin olarak biliyoruz. O zamanlar çok çok uzak bir ihtimal gibi görünen dünyanın sonu, şu an görüş alanımızda, hatta göz hizamızda. 60 yıldan fazladır da bunu değiştirmek için açıkçası hiçbir şey yapmadık. Ama durumu daha da kötü bir hale getirmek için koca bir insanlık olarak var gücümüzle çalıştık; bilerek ya da bilmeyerek…

Her şey nasıl oldu?

Öncelikle, kalabalıklaştık. Sanayi Devrimi sonrasında hayatı kolaylaştıran her şey, iklim değişikliğinin lokomotifi oldu. Streç filmden uçağa, pet şişeden klimaya… Fosil yakıtları düşüncesizce yakarak yavaş yavaş havayı, suyu ve toprağı kirlettik.

Peki fosil yakıtlar ne yapıyor da iklim değişikliğine neden oluyor? Fosil yakıtların kullanımı, iklim değişikliğinden sorumlu sera gazı emisyonlarının serbest kalmasına yol açıyor. Ve biz fosil yakıtları ısı ve elektrik üretimi için, ulaşım için hiç durmadan, her an kullanıyoruz.

Küçücük bir örnek: Dünyada her dakika 1 milyon plastik şişe satın alınıyor. Fosil yakıtlar, havada mikroskobik kirleticileri ortaya çıkarıyor. Bu kirleticiler, sadece dünyanın değil, bizim de sağlığımızı bozuyor. Solunum ve dolaşım sistemlerine girip akciğerlerimize ve kalbimize zarar veriyorlar. Her yıl 7 milyondan fazla insan hava kirliliği kaynaklı sebeplerden ölüyor.

Bilim insanları yıllardır uyarıyor

Evet; yıllar böyle geçti. Sonunda, aşırı fosil yakıt kullanımı ve ormansızlaşma yüzünden, atmosferdeki sera gazlarının yoğunluğu tarihin en yüksek seviyesine çıktı. Ve dünya giderek ısınmaya başladı. Buzullar eridi, deniz seviyeleri yükseldi; sıcak hava dalgaları sel, kuraklık, kasırga ve orman yangınlarına neden olmaya başladı.

Buzullar bir zamanlar dünyanın ısı dengesini koruyordu; erimeleri okyanusların seviyesini ve ısısını etkilerken, okyanusların emdiği sıcaklıklar yüzünden içindeki canlılar da yok oldu. Böyle giderse bazı şehirlerin sular altında kalacağını, temiz suya erişimin sadece belli bir kesimin elinde olacağını, ‘iklim mülteciliği’ kavramının doğacağını biliyoruz.

Bir de gördüklerimiz var: Kuraklık yüzünden kuruyan ağaçları, toprağın artık ne kadar hızlı yandığını, ormana yaptığımız her müdahalenin sonuçlarını, esmeyen rüzgârı, yer değiştiren mevsimleri, azalan mahsulü görüyoruz. Sıcaktan ölen insanların, sele kapılan büyük şehirlerin haberlerini okuyoruz. Yangınların gidişatını izlerken hepimiz bu kadarı nasıl olur diye düşündük ancak bilim insanları bizi yıllar önce bunların yaşanacağına dair uyarmıştı. Yangın sezonları uzayacak, sıcak hava dalgaları gelecek, filmlerde gördüğümüz kasırgalar gerçek olacak…

Biz ne yaptık?

Dünya bize yetmedi. Kaynaklarını hiç bitmez zannettik. Daha çok araba, daha çok pet şişe, daha çok plastik poşet lazımdı. Sadece bir sezon giyeceğimiz kıyafetler aldık. Her yere arabayla gittik. Hava sıcaktı, bir klima daha taktırdık. “Kışın neden domates yemeyelim ki” dedik. Bunların hepsinin üretilmesi ve bize kadar ulaşması için dünyanın kaynaklarını kullandığımızı düşünmedik. Elbette bunu bilerek ve isteyerek yapmadık ancak dünyanın sabrını taşırdığımızı biraz geç anladık.

Peki bugünden itibaren ne yapabilirsiniz?

  • Bilinçli bir tüketici Tek kullanımlık, kısa ömürlü ürünler yerine, çabuk yıpranmayan, uzun ömürlü ürünler tercih edin.
  • Bir şeyi bir kez kullanacaksanız satın almak yerine ödünç alın.
  • Yerel üretim yapan markaları seçin.
  • Etiket okumayı alışkanlık haline getirin. Plastik içerikli kumaşları almayın, alışveriş sırasında bilinçli olun, gerçekten ihtiyacınız olup olmadığı konusunda kendinize dürüst davranın. Daha az alışveriş yaparak örneğin kargo poşetlerinden kurtulun (Kargo poşetleri geri dönüşemiyor).
  • Çöplerinizi ayırmaya başlayın.
  • Kendi matara, termos, bez çantanızı kullanın.
  • Ambalajlı gıdaları mümkün olduğunca reddedin; bunu yapabilmek için kendi yemeğinizi pişirin.
  • Gıdaların bize ulaşması için de fosil yakıt ve su harcanıyor. Gıda israf etmeyin, en yakında üretileni alın, ithal yerine yerel ürünler tercih edin.
  • Mevsiminde olmayan meyve ve sebzelerin yetişmesi için çok daha fazla enerji gerekiyor. Kış mevsiminde yaz sebze-meyvesi yemeye ihtiyacınız olmadığını hatırlayın.
  • Plastik poşet, pet şişe kullanımını tamamen bırakın.
  • Mümkünse uçak yerine karayolu kullanın.
  • Yürüyerek gidebileceğiniz yerlere arabayla gitmeyin.
  • Klima kullanımını mümkün olduğunca azaltın. Evet, zor ama işe pencereleri açarak başlayabilirsiniz.
  • Elektrikli aletleri kullanmadığınızda kapatın.
  • Gün ışığından daha çok yararlanın, ışıkları açık bırakmayın.
  • Kışın evinizi çok ısıtmayın.
  • Gereksiz su kullanımını azaltın.
  • Faturaları elektronik olarak alın.
  • Daha az kâğıt kullanın, gerekmedikçe yazıcı kullanmayın.
  • Doğayı korumak için emek verin. Açık havada bir yerden dönerken kendi çöplerinizin yanı sıra gördüğünüz başka çöpleri de toplayın.
  • İklim krizi hakkında bilgi sahibi olun. Sıkıcı olma pahasına her fırsatta etrafınızdakileri de bilgilendirin.

Bu da ilginizi çekebilir: Yangının hatırlattığı ağaçlarla tanışmak…