Dijital teknolojiler yaşamımıza sınırsız erişim kolaylığı getirdi. Akıllı telefonlar ve anlık mesajlaşma uygulamaları aracılığıyla artık her an, her yerde, herkes erişilebilir durumda. Ancak bu durumun bireyler üzerinde olumsuz etkileri de giderek daha fazla hissediliyor. Peki aslında bu kesintisiz irtibatı kesme hakkınız olduğunu biliyor musunuz?
Son yılların en çok tartışılan konularından biri de dijital çağın getirdiği sürekli erişilebilir olma halinin, bireylerin özel yaşamlarına, psikolojik durumlarına ve iş-yaşam dengelerine etkileri. Üstelik neredeyse hepimiz bu kesintisiz erişilebilirliğin hayatın normal akışı olduğuna inandırılmış durumdayız. Oysa hepimizin irtibatı kesme hakkımız var! Peki nasıl? Detayları alanın uzmanından, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gül Esra Atalay’dan öğrenelim…

 Tükenmişlik Sendromuna Yol Açıyor!  

  • Gerek telefon ederek, gerekse e-mail ya da anlık mesajlaşma uygulamalarıyla, zaman ve mekan fark etmeksizin ulaşılabilir durumdayız. Fakat bu durum her zaman olumlu sonuçlar doğurmayabiliyor. Özellikle profesyonel yaşamda sürekli ulaşılabilir olmak bir baskı unsuruna dönüşebiliyor. Çalışanın mesai sonrası zamanlarda da işle ilgili telefon, e-mail ya da mesaj alması dinlenme hakkını kesintiye uğratabiliyor. 
  • Dinlenme zamanlarında da işe dair mesajlarla, e-mail’lerle ilgilenilmesi gerektiğinde bu bir süre sonra tükenmişlik sendromuna yol açıyor. Son yıllarda bu sorunlar nedeniyle ‘irtibatı kesme hakkı’ çokça tartışılır oldu. Birçok ülke bu hakkı teslim etmek için düzenlemeler oluşturdu.

Özel Yaşamı Olumsuz Etkiliyor 

  • Profesyonel yaşam-özel yaşam ayrımı silikleşiyor. Özel hayata ayrılan vakitlerde sürekli olarak iş yaşamıyla ilgili iletişime maruz kalmak stres kaynağı olabiliyor.

 

Mesajlara Bakmadan Günü Geçirmek İmkansız Mı? 

  • WhatsApp ve benzeri anlık mesajlaşma uygulamaları hem profesyonel yaşamda hem de özel yaşamda çok yoğun bir şekilde kullanılıyor. Hepimiz birçok farklı gruba üyeyiz; bu nedenle sürekli bir uyarım, sürekli bir akış var. Bu ister istemez dikkat dağıtıcı, zaman alıcı ve bazen de rahatsız edici olabiliyor. 
  • Bildirimleri kapatarak bir nebze bu rahatsızlıktan kurtulmak mümkün olsa da bu sefer de kaçırma korkusu (FOMO: Fear of missing out) oluşuyor. Bir şeyleri kaçırmaktan duyulan endişe nedeniyle çok uzun süreler bu mesajlaşma uygulamalarına bakmadan günü geçirmek neredeyse imkânsız hale geldi. Bu nedenle kullanıcılar sürekli olarak mesaj kontrol etme baskısı altında hissediyorlar. Gelen mesajlara cevap vermek de yine bir başka baskı unsuru olabiliyor.

 

Acil Durum Olmadıkça Mesai Saatleri Aşılmamalı 

  • Dijital dünyada da görgü kuralları var ve bunlara ‘netiket’ deniyor. Her an ulaşılır olmaya imkân tanıyan dijital teknolojiler ve WhatsApp gibi uygulamaları kullanmanın da bir adabı var. Sırf telefon numarasını biliyoruz diye istediğimiz kişiye istediğimiz saatte buradan ulaşmamız doğru değil. 
  • Samimi ilişkilerde elbette bu teknolojiler her an iletişim halinde kalmamızı sağlıyor ve bu bir avantaj. Öte yandan iş ya da başka bir nedenle samimiyetimiz olmayan kişilere bu uygulamaları kullanarak mesaj atacaksak, çok acil bir durum olmadıkça mesai saatlerini aşmamak daha bilinçli bir tercih olabilir.

 Konudan Bağımsız Paylaşımlar Yapılmamalı 

  • Çalışma saatleri dışında iletişim kurmak gerekiyorsa, kibar bir şekilde karşı tarafın uygun olup olmadığını sormak gerekiyor. Eğer acil bir durum varsa elbette bu teknolojilerle hızlıca karşı tarafa ulaşmak mümkün ama buradaki gerçekten her iki tarafın da onaylayacağı bir aciliyet olmalı. Mesajı gönderenin sabırsızlığı ya da bireysel işiyle ilgili bir aciliyetten bahsetmiyoruz. 
  • Ayrıca işyeri WhatsApp gruplarında konudan bağımsız paylaşımlar yapmak, grupta bire bir diyaloğa girmek, yersiz şakalar yapmak ve uygunsuz mesajlar atmak sınır ihlali olarak görülen durumlar. 

Uyku veya Dinlenme Saatleri İhlal Edilmemeli 

  • Aile üyeleriyle ise dijital iletişimi, yakınlık derecesine bağlı olarak, uyku veya dinlenme saatlerini ihlal etmekten kaçınacak şekilde sürdürmek gerek. Herkesin farklı bir günlük ritmi olabilir. Hem iş arkadaşları hem de aile üyeleriyle dijital platformlardan iletişim kurarken gönderilen mesaja hemen cevap beklememek gerekiyor. 
  • Karşı tarafın işleri olabilir; dolayısıyla sabırlı olmakta fayda var.  Eğer bir konuda hızlı bir dönüş almak gerekiyorsa, bunu nazikçe belirtmek uygun olur.

‘Mesai Dışı İletişim Politikası’ Benimsenebilir 

  • Dijital teknolojilerin kullanımı konusunda toplumların deneyimi arttıkça kurallar da daha yaygın olarak öğrenilecek ve benimsenecek. Bunun için dijital iletişime yön veren davranış kurallarını yani netiketi sık sık gündeme getirmek gerekiyor. 
  • Kurumlar çalışanlarına yönelik dijital iletişimle ilgili bilgilendirme çalışmaları yapabilir ve kuruma özgü dijital iletişim kuralları belirleyebilir. Hangi platformların hangi durumlar için kullanılacağını ve çalışma saatleri dışında gönderilen mesajlara yanıt verme zorunluluğu olmadığını belirten politikalar oluşturulabilir. Örneğin, bir ‘mesai dışı iletişim politikası’ benimsenebilir. Özellikle yönetici pozisyonundakiler çalışma saatleri dışında mesaj göndermekten kaçınarak ve sınırlara saygı göstererek çalışanlara örnek olabilir. 
  • Bireyler kendi sınırlarını net bir şekilde ifade ederek ve başkalarının sınırlarına saygı göstererek çevresine örnek olabilir. Çalışanlar ve bireyler, iş ve özel hayat dengesi için belirli saatlerde dijital araçlarını sessize alabilir veya ‘rahatsız etme’ modunu kullanabilir. Bu şekilde sağlıklı bir dijital kültür oluşturmak mümkün olabilir.