Evinizde yoksa bile muhtemelen bir hediyelik eşya dükkânında gördünüz. Belki sadece bir süs eşyası olduğunu düşünerek önünden geçip gittiniz. Oysa bizim ‘düşkapanı’ dediğimiz ‘dreamcatcher’ların ta Kızılderili kültürüne dayanan zengin bir hikâyesi var. Logomuzun da ilham aldığı bu sıradışı dünyayı tanımak için yaklaşın…
İçi ağla kaplanmış küçük, ahşap bir kasnak. Altından tüyler, boncuklar sarkıyor. Otantik bir havası olduğu ve hatta bazı anlamlar yüklenerek yapılmaya çalışıldığı ilk bakışta belli oluyor. Geleneksel ve hikâyeli bir obje bu. İsmi de son derece şiirsel: Orijinali gibi söylersek ‘dreamcatcher’, dilimize çevirirsek ‘düşkapanı’.
Bugün çok çeşitli boyut ve tarzlarda yapılan bu obje, bir Kızılderili icadı. Daha derine inersek, Ojibve kabilesinden geldiği sanılıyor. Lakota kabilesinin de düşkapanının kökenleri hakkında kendi efsanesi var. Genelde evlilikler ve ticaret yoluyla yayıldığı düşünülüyor. Yerli dilindeki ismi, orijinalinde kırmızı söğüt dalından yapılan kasnağı örten ağa atıfla, ‘örümcek’ anlamına geliyor.
Koruyucu ‘Örümcek Kadın’ın izinde…
Pek çok kültür örümcekleri ürpertici bulur ancak Ojibve halkı onları koruma ve rahatlık sembolü olarak gördü. Bir efsanelerine göre anaç bir ‘Örümcek Kadın’ figürü, bir zamanlar kabilenin, özellikle de bebek ve küçük çocukların manevi koruyucusuydu.
Kabile büyüyüp karaya yayıldıkça ‘Örümcek Kadın’ın herkesi korumaya devam etmesi zorlaştı. İlk düşkapanı işte böyle doğdu. İnanışa göre onu taklit eden bu tasarım sayesinde anneler ve büyükanneler, çocuklarını ve ailelerini uzaktan bile mistik bir şekilde koruyabiliyorlardı. Bu inanış, nesiller boyunca sürdü.
Düşkapanı, uyuyan insanları, genellikle de çocukları kötü rüyalardan ve kâbuslardan korumak için kullanılan geleneksel bir tılsım. Malum, geceler hem iyi hem de kötü rüyalarla dolu. İnanışa göre bir düşkapanı, yatağın üstünde sabah güneşinin çarpabileceği bir yere asıldığında, her türlü rüya ve düşünceyi ağlarına çekip yakalar. İyi rüyalar ağdan geçer, uyuyan kişiyi rahatlatmak için tüylerin üstünden yavaşça aşağı kayar. Kötü rüyalar ise koruyucu ağa yakalanıp gün ışığında yakılarak yok edilir.
Mucizevi ağ: İyi rüyayı geçirir, kötü rüyayı yakıp yok eder
Düşkapanının tüm parçalarının anlamları var. Dışı çember şeklinde çünkü yaşam döngüsünü, Güneş ve Ay gibi kuvvetlerin gökyüzünde her gün ve her gece nasıl hareket ettiğini temsil ediyor. Ağ, gece boyunca yakaladığı kötü rüyaları, gün geldiğinde yok ediyor. Tüyler yumuşak, yastık benzeri bir merdiven görevi görüyor ve iyi rüyaların uyuyan kişiye rahatsız etmeden inmesini sağlıyor. Boncuklar ise bazı Kızılderililere göre örümceğin kendisini, bazılarına göreyse ağdan geçemeyen ama kutsal takılar halinde ölümsüzleştirilen iyi rüyaları sembolize ediyor.
Hikâyeler muhtelif… Mistik dünyadan çıkıp gelen pek çok şey gibi ‘işe yarayıp yaramadıkları’ gibi net ifadelerle konuşmak güç. Ama şurası bir gerçek: Efsaneler güzel ve çekicidir. Her şeyden somut faydalar beklemek yerine bazen onların içten gelen inanca dayalı, sağaltıcı gücünü yanınızda istersiniz. O halde şu an yatağınızın üstüne bir düşkapanı asmaya ne dersiniz?..