Yatsan

Kalkmak için değil, yatmak için kurun

Söz konusu uykuysa işin diğer ucunda da uyanmak olacak elbet. Ama nasıl? En baştan başlayalım… 
Bugün pek çok türü olan ama genel olarak akıllı saatlerimize havale ettiğimiz, istediğimiz vakitte kalkma işinin çıkışı, Sanayi Çağı’nın başlamasıyla aynı döneme denk geliyor. Çarkları döndüren koca fabrikaları işletecek işgücünün senkronize çalışmasına da ihtiyaç duyulunca, biyolojik saate teslim olmaktan çok daha fazlasını yapmak gerekiyor. 
‘Niçin Uyuruz?’ kitabının da yazarı olan nörobilim ve psikoloji profesörü, uyku uzmanı Matthew Walker, “Çözüm, çalar saatin tartışmasız ilk (ve en gürültülü) versiyonu olan fabrika düdüğüyle geldi. Düdüğün köyün dört bir yanında çınlaması çok sayıda insanı uykusundan her sabah aynı saatte kaldırmayı amaçlıyordu” diye anlatıyor o dönemi. Biraz acımasız bir yöntem, öyle değil mi?
Bugün anladığımız manadakine en yakın ilk çalar saatin mucidi 1787’de, ABD’li Levi Hutchins oluyor. Ancak icadını tamamen kendisini düşünerek yaptığı için, her gün 04.00’te çalmaya ayarlı bir saat oluyor bu. Kişinin kendisine göre ayarlayabildiği ilk çalar saat için ise 1847’yi beklemek gerekiyor. Fransız Antoine Redier bunu başarıp patentini alan ilk kişi oluyor.
Gelelim günümüze… Artık hayatımızı kökten değiştiren bu çok önemli icadın sağlığımız üzerindeki etkilerini konuştuğumuz bir dönemdeyiz. Zira vücudun bir zil sesiyle uyandırılması, kan basıncında ani bir yükselme anlamına geliyor. Söze “Uykunun zamanından önce ve yapay olarak sonlandırılması eylemi başka hiçbir türde yok ve iyi ki de yok” diyerek başlayan Walker’a kulak veriyoruz yine: “Çoğumuz çalar saatin içinde saklı daha büyük tehlikenin farkında bile değiliz. Kalbinizi telaşlandırmak yeterince kötü değilmiş gibi, erteleme özelliğini kullanmak çok kısa bir zaman dilimi içinde aynı kardiyovasküler saldırıya defalarca maruz kaldığınız anlamına gelir. Bunu haftada en az beş gün tekrarladığınızda kalbinizin ve sinir sisteminizin ömrünüz boyunca maruz kalacağı tacizin kaça katlanacağını bir düşünün.” 
Peki ne yapmalı? Uzmanların üzerinde anlaştığı iki şey var: İlki, çalar saati uyanma değil yatma vakti için kurmak. Böylece her gün aynı saatte yatağa girebilir ve kendinize ideal uyku planı oluşturabilirsiniz. İkincisi ise şu: İlle de uyanma vakti için çalar saat kullanacaksanız erteleme işlemini bir kenara bırakın ve kalbinizi tekrarlı şoktan korumak için, bir seferde uyanma alışkanlığı edinin.
Neyse ki hayatımızda bilimin müthiş gücü var, yoksa size tek önerimiz olabilecekti: Evde horoz besleyin!