Uzmanlar çocuklarda kaygıyı önlemekten ziyade, optimal düzeyde tutmanın önemli olduğunu belirtiyor. Özellikle yaşadığımız zor günleri atlatıp okul hayatına dönmek zorunda kaldıklarında süreci yönetmek iyice zorlaşabilir. Gelin, detaylara bakalım…
Çok zor günlerden geçiyoruz. Zaten kırılgan yapıda olan çocuklarımız da bu dönemin ruh halinden çok etkileniyorlar. Bir de okula geri döndüklerinde neler yaşanabileceğini düşününce sorun daha da büyüyor. Çocuklarımızın ruh sağlığını ve okul başarılarını bu kaygıların yol açtığı hasarlardan nasıl koruyacağız? Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi’nden uzman klinik psikolog Seda Aydoğdu, optimal düzey olarak tanımlanan alan içerisindeki kaygının işlevselliği sağlıklı yönetebilmek için ideal olduğunu, bu düzeyin dışındaki kaygının ise kişiyi işlevsiz hale getirebildiğini vurguluyor. Karşılaşılabilecek sorunları ve yetişkinlerin yapabileceklerini ondan öğrendik.
Kaygı ve stres nereye kadar normal?
Seda Aydoğdu, “Optimal düzey olarak tanımlanan alan içerisindeki kaygı, başlanılan işin daha iyi olması ve işlevselliği sağlıklı yönetebilmek için idealdir” diyerek açıklıyor: “Optimal düzeyin dışında olan kaygı kişiyi işlevsiz hale getirebilir, bir işe başlamakta veya bitirmekte sorun yaşanmasına sebep olabilir. Bununla birlikte çalışılan dersin tam olarak anlaşılmamasına da sebep olabilir. Bu durum çocukta ‘Bir türlü anlayamıyorum, yeterince iyi değilim’ gibi olumsuz düşüncelerin gelişmesine yol açabilir. Bu durumlar sonucunda ders çalışmaktan kaçınabilir, erteleyebilir veya ‘Zaten yapamıyorum’ gibi düşüncelerden dolayı görev ve sorumluluklarını hiç yerine getirmeyebilir.”
İşte görülen semptomlar…
Kaygı yaşayan çocuklarda görülen semptomların tırnak yeme, tırnak çevresindeki etlerin koparılması, sık sık ayak sallama, ellerin terlemesi ve ihtiyacı olmasa bile sık sık tuvalete gitme arzusu şeklinde görülebildiğini belirten Seda Aydoğdu, “Bunlarla birlikte genel bir huzursuzluk, sabırsızlık, agresiflik de görülebilir. Zaman zaman bunlara kalp çarpıntısı ya da göğüs kafesinde bir daralma şeklindeki durumlar da eşlik edebilir” diyor.
Kaygı önlenmemeli, optimal düzeyde tutulmalı
Çocuklarda kaygıyı önlemekten ziyade optimal düzey içerisinde tutmanın önemli olduğunu vurgulayan Aydoğdu, “Çünkü kaygı bir işi başlamak ve bitirmek için ya da yapılan işin daha iyi yapılması için motivasyon sağlar. Bu sebeple kaygının olmaması değil, işlevsel düzeyde tutulması önemlidir. Bunun için de nefes egzersizleri oldukça önemli. Çocuğun kendini sakinleştirebilmesi için, biyolojik uyum için nefes egzersizlerinin her gün düzenli yapılması önerilir. Bununla birlikte deşarj olabileceği fiziksel aktiviteler de önemli. Günlük ortalama yarım saatlik yürüyüşler çocuğu rahatlatacaktır” diye konuşuyor.
Biyolojik ritmin dışına çıkılmamalı
Uzman klinik psikolog Seda Aydoğdu, ailelerin bu dönemde destekleyici bir tutum içinde olmalarının çok önemli olduğuna dikkat çekiyor: “Ebeveynler çok eleştirel olmadan, daha yapıcı bir iletişim dili benimseyerek çocuklarıyla konuşmalı, onları yönlendirmeli. Bunların dışında, özellikle son zamanlarda ders çalışmak çocuklar için daha stresli ve daha zor bir hale gelmekte. Bu zaman dilimlerinde çocukları ders çalışırken aileler de çocuklarının temposuna uyum sağlayacak aktiviteler seçebilirler. Böylelikle çocuklar kendilerini sosyal hayattan izole hissetmemiş olurlar. Ayrıca var olan yeme ve uyku düzeninin dışına çıkılıp yeni deneyimler yaşanmasının bu dönem için çok uygun olmadığı biliniyor. Var olan biyolojik ritmi korumak oldukça önemli.”