Salvador Dali, uyku konusundaki fikirleriyle örnek alınabilecek biri değil maalesef. Ama yaratıcılığını artırmak için faydalandığı teknik özel olarak anlatılmayı hak ediyor. Gelin bir dâhinin zihninde beraber gezinelim.

Yatsan

Salvador Domingo Felipe Jacinto Dalí i Domènech ya da bilinen adıyla Salvador Dali, sürrealist akımın en önemli ressamlarından biridir. Kendisi otobiyografisine ‘Diary of a Genius’ (Bir Dâhinin Güncesi) ismini koymasaydı da dâhi olarak değerlendirilecekti muhtemelen. Ve muhtemelen her dâhi gibi biraz da deli olduğu düşünülecekti…
Kendisiyle yapılan röportajlarda haliyle en çok sorulan sorulardan biri de resimlerinin ardındaki anlam ve mesaj olmuş hep. Dali ısrarla sanatıyla bir mesaj vermeye, resimlerine gizli bir anlam yüklemeye çalışmadığını söylüyor.
Merv Griffin’e 1965 yılında verdiği röportajda, “Benim çalışmalarım rüyalarımın titiz bir icrasıdır” diyor. Ve “Dali, Technicolor rüyalar görür” diyerek, koyu Katalan aksanlı İngilizcesiyle, o zamanki renkli film teknolojisine atıfta bulunmayı ihmal etmiyor.

Sanatını al, uykusunu alma!

Salvador Dali uyku konusundaki fikirleriyle size örnek verebileceğim biri değil maalesef. O da az uyumak için türlü yollar arayan, uykuya harcadığı zamandan çalabildiğince çalıp çalışmaya zaman ayıranlardan… Hatta uykuyu ve uykusuzluğu sanatı uğruna sömürdüğünü bile rahatlıkla söyleyebiliriz. Her şeye rağmen tekniğinden bahsetmeden olmaz. Dali’nin kendi ifadelerine göre:

  • Dik olarak rahat bir koltuğa oturuyor.
  • Uykusu geldiğinde eline ağır bir anahtar alıp gözlerini kapatıyor.
  • Uykuya geçiş sırasında anahtar düşüp yerdeki metal bir tabağa çarpıyor.
  • Çıkan sesle uyanan Dali, gördüğü imge ve şekilleri not ediyor.
  • Bunu arka arkaya birçok kez tekrar ediyor.

Bu yaptığının bilimsel bir açıklaması var aslında. Tam uykuya geçerken yaşanan bulanık bir görsel akış olarak adlandırabileceğimiz bu duruma ‘hypnagogia’ deniyor. Aslında çok kısa süren bu hal sırasında insan uyku ve uyanıklığı birbirinden ayıramadığı, adeta halüsinatif bir geçiş yaşıyor. Yeterli konsantrasyonla bu anlık yaratıcı şölenini çalışmalarına yansıtabilen kişiler arasında Dali’nin yanı sıra Isaac Newton, Thomas Edison ve Richard Wagner’in de adı geçiyor.
Biz dâhi olmayanlar ‘hypnagogia’dan ne kadar faydalanabiliriz bilemem ama kendi Technicolor rüyalarımızda ince bacaklı fillerin geçişini, köstekli saatlerin eriyip akmasını seyretmemize kim engel olabilir?