Telaşın hayatımızda çok daha az yer tuttuğu, birlikte vakit geçirip paylaşmanın tadına vardığımız yazı bitirdik. Okulların açıldığı, senelik iş planlamalarının yapılmaya başlandığı, tahammülün giderek azaldığı günler kapıda. Bu dönemde uykumuza gereken özeni gösteremeyebiliriz. Ama yeni bir araştırma gösteriyor ki o zaman bencilliğimiz de kat kat artıyor ve hayat çekilmez hale geliyor.
Uygar bir toplum olmanın en önemli kriterlerinden biri, insanların birbirine yardım etmesi, dayanışmasıdır. Ancak California Üniversitesi’nde (Berkeley) yapılan yeni bir araştırma, uyku eksikliğinin bu temel insani özelliği körelttiğini ortaya koyuyor. Uyku yoksunluğunun çoğunlukla şehirlerde yaşandığını bilince de durum pek çoğumuz için içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Uyku eksikliğinin kardiyovasküler hastalık, depresyon, diyabet, hipertansiyon ve genel ölüm riskinin artmasıyla ilişkili olduğu biliniyor. Ancak bu yeni veriler yetersiz uykunun aynı zamanda sosyal vicdanımızı da zedelediğini, diğer insanlara yardım etme konusundaki istek ve motivasyonumuzu durdurmamıza neden olduğunu gösteriyor.
Sadece size değil, çevrenize de zarar veriyor
İkisi de uyku araştırmacısı olan, nörolog Eti Ben Simon ve İyi Uyku İyi Hayat okurlarının yakından tanıdığı psikoloji profesörü Matthew Walker’ın yürüttüğü çalışmanın gösterdiği en vurucu şey şu: Yetersiz uyku yalnızca bireyin zihinsel ve fiziksel sağlığına zarar vermekle kalmıyor; bireyler arasındaki bağları ve hatta bütün bir ulusun fedakârlık duygularını tehlikeye atıyor.
Walker, “Son 20 yılda uyku sağlığımız ve zihinsel sağlığımız arasında çok yakın bağlantılar keşfettik. Büyük psikiyatrik sorunlar arasında uykunun normal olduğu tek bir durum bile yoktu. Ancak bu yeni çalışma, uyku eksikliğinin yalnızca bireyin sağlığına zarar vermekle kalmayıp, bireyler arasındaki sosyal etkileşimleri ve dahası, insan toplumlarının dokusunu da bozduğunu gösteriyor. Sosyal bir tür olarak yaptıklarımız, ne kadar uyuduğumuzla derinden bağlantılı görünüyor” diyor.
Yani yeterince uyuyamıyorsanız, bu sadece size zarar vermiyor, tüm sosyal çevrenizin iyiliğini tehlikeye atıyor. Ben Simon, “Bu araştırmanın da dahil olduğu ve uyku yoksunluğu etkilerinin sadece bireyle sınırlı kalmadığı, çevremizdekilere de yayıldığı daha fazla çalışma görmeye başlıyoruz” diye anlatıyor.
Asansör kapısını tutmaktan yaralı birine yardım etmeye…
Açıklanan yeni rapor, uyku eksikliğinin, insanların başkalarına yardım etme istekleri üzerindeki etkisini değerlendiren üç ayrı çalışmayı ele alıyor. İlk çalışmada, bilim insanları sekiz saat uyuyan ve uykusuz bir gece geçiren iki gruba böldükleri 24 sağlıklı gönüllünün beyinlerini fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) cihazıyla taradı. İnsanlar başkalarıyla empati kurduğunda veya başkalarının istek ve ihtiyaçlarını anlamaya çalıştığında devreye giren beyin bölgelerinin, uykusuz bir geceden sonra daha az aktif olduğunu buldular.
Ben Simon bu bulguyu, “Diğer insanları düşündüğümüzde bir zihin ağı devreye girer ve diğer kişilerin ihtiyaçlarının neler olduğunu anlamamıza olanak tanır: Ne düşünüyorlar? Acı çekiyorlar mı? Yardıma ihtiyaçları var mı? Ancak bu ağ, bireyler uykusuz kaldığında belirgin şekilde bozuldu. Yeterince uyumayanlar diğer insanlarla etkileşime girmeye çalışırken beynin bu bölümleri yanıt vermiyor gibi” diyerek açıklıyor.
İkinci çalışmada, 100’den fazla kişi üç veya dört gece boyunca çevrimiçi olarak izlendi. Araştırmacılar bu süre zarfında katılımcıların uyku kalitesini (ne kadar uyuduklarını, kaç kez uyandıklarını) ölçtüler ve sonrasında bir başkası için asansör kapısını tutmak, gönüllü olmak ya da sokakta gördükleri yaralı/sakatlanmış bir yabancıya destek olmak gibi başkalarına yardım etme isteklerini değerlendirdiler.
Ben Simon, “Bu çalışmada da bir geceden diğerine, kişinin uyku kalitesindeki düşüşün, diğer insanlara yardım etme arzusunda önemli bir düşüş gösterdiğini bulduk. Bir önceki gece uyuyamayanlar, ertesi gün başkalarına yardım etmeye daha az istekli olduklarını söyledi” diyor.
Çalışmanın üçüncü bölümü ise 2001-2016 yılları arasında ABD’de 3 milyon hayırseverin bağış yaptığı bir veritabanı üzerinde yapıldı. Uzmanlar, yaz saati uygulamasına geçmenin sonucu olarak yaşanan bir saatlik uyku kaybından sonra bağışlarda yüzde 10’luk düşüş tespit etti. Bu azalma, ülkenin saatini değiştirmeyen bölgelerinde görülmedi.
Walker bu veriyi değerlendirirken, “Buradaki gibi, sadece gün ışığından yararlanma saatine bağlı bir saatlik uyku kaybı gibi çok az bir uyku yoksunluğu bile, insanların cömertliğini olumsuz etkiliyor. İnsanlar bir saatlik uykudan yoksun kalsa dahi, doğuştan gelen insani nezaketi ve ihtiyacı olan diğer insanlara yardım etme motivasyonu darbe alıyor” diyor.
Daha az empatik, daha az cömert ve daha yalnız insanlar!
Walker ve Ben Simon’ın daha önce yaptıkları bir araştırma da, uyku yoksunluğunun insanları sosyal olarak geri çekilmeye ve daha izole olmaya zorladığını gösteriyor. Yani uykusuzluk yalnızlık duygularını da artırıyor. Walker, “Daha da kötüsü, bu uykusuz bireyler diğer insanlarla etkileşime girdiğinde, yalnızlıklarını diğer kişilere neredeyse bir virüs gibi yayıyorlar. Büyük resme baktığımızda, uyku eksikliğinin, sosyal bir tür olarak birlikte yaşama şeklimiz üzerinde çok çeşitli sonuçları olduğunu ve anti-sosyal bir bireyle sonuçlandığını görmeye başlıyoruz. Uykusuzluk insanları daha az empatik, daha az cömert, daha izole hale getiriyor ve bu yalnızlığın bulaşıcılığı var” diyor.
Gelişmiş ülkelerde insanların yarısından fazlasının yetersiz uyuduğunu belirten Walker’a göre, uyku kalitesinin bütün toplumu etkilediğinin farkına varılması, günümüzün dünyasına dair bir içgörü sağlayabilir. Ben Simon, bu konuda “İnsanları yeterince uyudukları için utandırmak yerine uykuyu teşvik etmek, her gün deneyimlediğimiz sosyal bağları şekillendirmeye çok açık bir şekilde yardımcı olabilir” diyor.
* Eti Ben Simon, Matthew Walker ve meslektaşları Raphael Vallat ile Aubrey Rossi, çalışmanın sonuçlarını 23 Ağustos’ta PLOS Biology’de yayınladılar. ‘Niçin Uyuruz?’ (Why We Sleep) isimli çoksatan kitabı, Yatsan’ın katkılarıyla Türkiye’de de okurlarla buluşan Walker, Center for Human Sleep Science’ın (İnsan Uyku Bilimi Merkezi) direktörü. Aynı zamanda Ben Simon’la birlikte UC Berkeley’deki Helen Wills Nöroloji Enstitüsü’nün üyeleri olarak görev yapıyor.