Vücutta üç aydan daha uzun süren ağrılar ‘kronik ağrı’ sınıfına girebiliyor. Sonuçları ise sadece fiziksel değil; stres, kaygı, depresyon, uyku sorunları dahil birçok ruhsal sorunlara yol açabiliyor. Bu ağrıların etki ve nedenlerini anlarsak baş etmek daha kolay olabilir.Yatsan

Genellikle bir hastalık veya yaralanmanın sonucu olarak ortaya çıkan ve üç aydan daha uzun süren ağrılara ‘kronik ağrı’ deniyor. Ülkemizde de artış gösteren sağlık sorunlarından biri bu. Üstelik fiziksel ağrıya ek olarak stres, kaygı, depresyon, uyku sorunları dahil birçok ruhsal sorunlara yol açabiliyor. Ama maalesef sorunun giderilmesine yönelik herkese ve her duruma uyan standart bir reçete yok. Hemen ümitsizliğe kapılmayın; yine de yapılabilecek şeyler var elbette. Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi’nden psikiyatr Doç. Dr. Serdar Nurmedov, stres, beslenme, egzersiz ve uyku faktörlerinin kontrol altında tutulmasının kronik ağrının en aza indirilmesinde yardımcı olabileceğini söylüyor. İşte uzmanın ağzından, bilmeniz gereken diğer önemli noktalar…

Belirgin Bir Neden Olmadan da Ortaya Çıkabilir 

Kronik ağrı, vücudun bir bölgesinde hissedilen sürekli veya tekrarlayan bir rahatsızlık hissi olarak tanımlanır. Bir yaralanma veya hastalıktan kurtulduktan uzun süre sonra da devam edebilir. Bazen belirgin bir neden olmadan bile ortaya çıkabilir.

Çok Yaygın Görülen Bir Sorun

Kronik ağrılar çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Yaralanmalar, cerrahi müdahaleler, romatizmal hastalıklar, sinir sistemi bozuklukları, belirli kanser türleri, fibromiyalji, migren, omurga sorunları gibi durumlar kronik ağrıya neden olabilir. Kronik ağrı çok yaygın görülür ve bir kişinin tedaviye başvurmasının en öncelikli nedenleri arasındadır. ABD’deki yetişkinlerin yaklaşık yüzde 25’inin mustarip olduğu bu sorun, ülkemizde de artış gösteriyor. Bu sebeple birçok kamu ve özel hastanelerde ağrının tedavisiyle uğraşan ‘Algoloji’ bölümleri açılmaya başlandı.

Hastalar Çok Farklı Şekillerde Tanımlayabiliyor 

Bazı insanlar da bir yaralanma veya fiziksel hastalığa bağlı olmayan kronik ağrıya sahip oluyor. Biz bunu psikojenik ağrı veya psikosomatik ağrı olarak adlandırırız. Psikojenik ağrı stres, anksiyete ve depresyon gibi psikolojik faktörlerden kaynaklanır. Bununla birlikte birden fazla ağrı nedeninin üst üste gelmesi de mümkündür. Kanseri olan bir bireyin aynı zamanda psikojenik ağrıya sahip olması gibi… Hastalar kronik ağrıları çok farklı şekillerde tanımlayabilir. Vurma, sıkma, yanma, zonklama, batma, sıkıştırma gibi betimlemeler kullanabiliyorlar. İşin içine kronik ağrının sebep olduğu ruhsal hastalıklar da eklenince tanımlamalar çok daha karmaşık bir hal alabiliyor.

Tanı için Detaylı Fizik Muayene Yapılır

Kronik ağrıdan söz edilebilmesi için ağrının en az üç aydır devam ediyor olması gerekir. Bu süre zarfında ağrının sürekli olması şart değil. Eğer yenilenen tarzda oluyorsa da kronik ağrıdan söz edebiliriz. Tanı konması için öncelikle hastadan ayrıntılı hastalık geçmişi alınır ve detaylı fizik muayenesi yapılır. Devamında kan testleri, MR, BT, röntgen, EMG, refleks ve denge testleri, idrar ve beyin omurilik sıvısı testleri dahil ağrının kökeninin ortaya çıkarılmasına faydalı olabileceği düşünülen çeşitli testler istenebilir.

Kronik Ağrısı Olan Bireylerle Yaşamak Yıpratıcı Olabilir 

Kronik ağrı sadece fiziksel bir sorun olmanın ötesinde, kişinin psikolojisini de önemli ölçüde etkileyebilen bir sorun. Sürekli olarak var olduğu için kişinin günlük yaşamına, ilişkilere ve genel yaşam kalitesine olumsuz etkileri olabilir. Stres, kaygı, depresyon, uyku sorunları dahil birçok ruhsal sorunlara yol açabilir. Kişiden kişiye ve durumdan duruma değişkenlik gösterse de kronik ağrısı olan bir bireyle yaşamak kimi zaman oldukça yıpratıcıdır. Kişinin ağrıyla baş etmek için harcadığı enerji, zaman ve dikkat o kadar fazla ki, aile üyeleri ve arkadaş çevresine ayıracak ne enerjisi ne zamanı ne de dikkati kalır. Bu da ilişkileri yıpratır. Bununla birlikte, kronik ağrıyla yaşayan bir kişi, sürekli rahatsızlık, stres ve zorluklarla karşı karşıya olduğu için çevresindeki insanların üzerinde duygusal bir yük oluşturabilir. Aile üyeleri veya yakın arkadaşlar, sevdiklerinin acı çektiğini görmekten veya onun ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalmaktan dolayı endişe duyabilir ve üzülebilirler. Kronik ağrı, kişinin çevresindekilerde çaresizlik hissinin oluşmasına sebep olabilir. Bu da zamanla öfkeye dönüşebilir. Buna bağlı ilişkiler gerilebilir ve kimi zaman kopabilir.

Standart Bir Reçete Yok 

Öncelikle ağrıların nedenleri araştırılır, tespit edilirse nedene yönelik tedavi planlanır. Bazen ağrının kaynağı bulunamaz, bu durumda semptomatik bir şekilde tedavi edilir. Kronik ağrının tedavisinde birçok yaklaşım var. Hangi yaklaşımın uygulanacağı ağrının türü, kaynağı, yaş, genel tıbbi durum ve eşlik eden psikiyatrik rahatsızlıklar gibi birçok faktöre bağlı. Dolayısıyla, kronik ağrı tedavisi bireye özgü ve multidisipliner olmalı. Unutulmamalıdır ki kronik ağrıya yönelik herkese ve her duruma uyan standart bir reçete yok. Tedavide genel olarak kullanılan yöntemler de ilaç tedavisi, fizik tedavi, bilişsel davranışçı terapi, kabul ve adanmışlık terapisi, bilinçli farkındalık yöntemlerini içerek psikolojik destek, alternatif tıp ve cerrahi müdahalelerdir.

Dört Temel Direk: Stres, Beslenme, Egzersiz ve Uyku 

İnsanların yaşam tarzını etkileyen dört ana faktör, adeta kronik ağrının dört temel direği. Bu faktörlerin kontrol altında tutulması kronik ağrının en aza indirilmesinde yardımcı olabilir. Bu faktörler stres, beslenme, egzersiz ve uyku olarak sıralanabilir. Stres, kronik ağrıda önemli bir rol oynayabilir; bu nedenle mümkün olduğunca azaltmaya çalışmak önemli. Herkesin stresini yönetmek için farklı teknikleri var. Bugüne kadar denemiş olduğunuz teknikler işe yaramadıysa sizin için en iyi olanı bulana kadar farklı seçenekleri deneyin. Her gün 30 dakika boyunca düşük yoğunluklu egzersizlere katılmak, ağrınızı azaltmaya yardımcı olabilir. Egzersizin aynı zamanda stres giderici özelliği de bulunuyor. Kronik ağrıdan mustarip bireylerin beslenmesine önem vermelerinde fayda var. Çünkü kırmızı et ve rafine karbonhidratlar enflamasyona, enflamasyon da ağrıya neden olur. Bu gıdaları ortadan kaldırarak anti-enflamatuar bir beslenmeye geçmeniz önerilir. Uyku eksikliği kilo almanıza neden olabilir ve bu da kronik ağrınızı daha da artırabilir. Kaliteli uyku, stres yönetimi için de önemli.

Tamamen Ortadan Kaldırılması Mümkün Olmayabilir 

Tedavi süresi; ağrının şiddeti, süresi, altta yatan durumun karmaşıklığı, tedaviye verilen yanıt ve kullanılan tedavi yöntemleri gibi faktörlere bağlıdır. Genellikle uzun vadeli bir süreçtir ve tamamen ortadan kaldırılması her zaman mümkün olmayabilir. Bu sebeple sabır, işbirliği ve düzenli kontrol önem arz eder. Tedavinin amacı ağrıyı kontrol altına almak, yaşam kalitesini artırmak ve günlük işlevselliği iyileştirmektir.

Hatırlatmak isterim ki kronik ağrı dahil, hayatın en önemli ve en büyük sorunlarının çoğu temelde çözümsüzdür. Onları çözemeyebiliriz ama aşabiliriz. Bu sebeple kronik ağrıyı tamamen ortadan kaldırmak için harcadığımız enerji, zaman ve dikkatimizi bu sorunu aşmaya kanalize etmek daha işlevsel olacaktır. Bu konuda bilişsel davranışçı terapi, kabul ve adanmışlık terapi ve bilinçli farkındalık yaklaşımlarının son derece etkili olduğunu belirtmekte fayda var.

Ağrı Stresi, Stres de Ağrıyı Artırabilir

Fiziksel ağrı ve ruh sağlığı birbirini besleyen bir döngü içindedir. Kronik ağrı ruh sağlığını olumsuz etkilediği gibi, ruh sağlığının bozulması da fiziksel iyilik halimizi olumsuz etkiler. Öte yandan ağrı deneyimi sadece fiziksel bir duyum değildir, aynı zamanda psikolojik, duygusal ve bilişsel süreçlerle de ilişkilidir. Ağrı stres düzeyini, stres de ağrının şiddetini artırabilir. Stres hormonlarındaki artış ağrının daha şiddetli algılanmasına sebep olabilir. Aynı zamanda kronik stres, ağrının kronikleşmesini kolaylaştırır ve şiddetini artırabilir. Bir diğer örnek de fiziksel ağrının algılanması ve yorumlanmasıyla ilgilidir. Şöyle ki; ağrı deneyimi, kişinin algılamasına, yorumlamasına ve ağrıya verdiği anlamına bağlı olarak değişebilir. Ruhsal faktörler, ağrıya odaklanma, ağrıyı tehdit olarak algılama kısmında belirleyici olabileceği gibi, ağrıya karşı başa çıkma stratejilerinin geliştirilmesinde de önemli rol oynar.