Yağmurdan kararmış bir gökyüzü ve serin serin esen rüzgarına rağmen kışın seyahat edilecekse, orası noel ışıklarının aydınlattığı en güzel şehirlerden biri olan Paris’tir.

Yatsan

Sokaklar, caddeler, kafeler; Galeries Lafayette, Printemps ve Le Bon Marché gibi büyük mağazalar ve dünyaca ünlü markaların vitrinleri, Kasım ayı itibariyle ışıl ışıl olur; Noel pazarları kurulur ve Paris’in en parlak günleri başlar.

Paris’e ilk defa gidiyorsanız konaklama için Champs – Elysées ve çevresi, Opera ya da St. Germain bölgelerini tercih edebilirsiniz. Turistlik ziyaret noktalarına yakınlığı açısından bu bölgelerde konaklamak avantaj olacaktır.

Her şeyden önce bu seyahatte planlama ve tercihler öne çıkacaktır. Sınırlı zamanda gezmek için çok lokasyonu bulunan ve bir seferin hiçbir zaman yetmeyeceği bir destinasyondur Paris. Keyif aldığınız alanlara göre ya müzeleri ve sokaklarını keşfetme tercihinde bulunup, Louvre, Orsay, Picasso, Louis Vuitton müzelerini gezip, Opera binası, Notre Dame Katedrali, Grand Palais ve Petit Palais’ı ziyaret edebilir; ya da bunların bir kısmı ile meydanları, Eyfel’i Seine Nehri kıyılarını, mağazaları keşfederek, Disneyland ziyaretinde bulunabilirsiniz.

“Dolu dolu geçecek bir programa hazır olun…”

Tercihiniz ne olursa olsun dolu dolu geçecek bir programa hazırlıklı olmanız gerekir. Noel arifesinde iseniz gündüz kadar geceleri de bazı lokasyonların ziyareti için zaman ayırmanız önemlidir. Champs – Elysées’den aşağı Zafer Takı’na doğru yürüyüş yolunuzun, gündüz güzelliğinin yanında, dünya markalarının mağazaları ile de gece görüntüsü bir birinden farklı güzellikte ışıldar. Zafer Takı’nı geçip yürümeye devam ettiğinizde, Concorde Meydanı’na çıkabilirsiniz. Concorde Meydanı’ndan Tuileries Bahçelerine geçtiğinizde, Kasım – Aralık ayı boyunca kurulan Noel Pazarlarının en büyüklerinden birine de uğrama fırsatınız olur. Metro ve toplu taşıma ağı gelişmiş de olsa yürüyerek Paris’i keşfetmek daha fazlasını görmenize fırsat sağlar. Yine karşınıza tercihler çıkacaktır; isterseniz yürüyüş esnasında butik dükkanlar, tarihi binalar ve kafeleri seyredebilir veya toplu taşıma ile zaman kazanıp ziyaret edebileceğiniz lokasyonların sayısını arttırabilirsiniz. Louvre Müzesi ziyareti, içeriğine göre 1 gün de sürebilir, 1 hafta da gezilebilir.

İlk günün akşam yemeği de bir Paris klasiği olmalıdır. Champs – Elysées’nin paralel sokaklarından birinde şubesi bulunan, Le Relais de’l Entrecote isimli restoran için önceden rezervasyon yapılsa da uzun süre kapıdan sokağa uzanan sırada beklemeniz gerekeceğini bilmelisiniz. Herkes bekler çünkü buna değecektir. Menü sadece yanında patates kızartmasıyla servis edilen Café de Paris soslu antrikottur. Yanında ev yapımı şarap ile tavsiye edilir. Tabağınız boşaldıkça arada dolaşan garsonlar tarafından servise devam edildiğinden, tam anlamıyla doymuş kalkılır. Bordo rengin hakim olduğu, garsonların klasik Fransız garson kıyafetleri ile aralarda dolaştığı bu mekanda, zamanın durmuş olduğu hissine kapılmanız olağan; sadece tabakların sığdığı özellikle iki kişilik masalarda bu kadar rahat hissetmeniz ise şaşırtıcıdır.

Yatsan

Dammann Frères veya Mariage Frères çaylarının tadına bakılmalı…”

İkinci gün, ilk andan beri uzaktan tüm görkemi ile sizi karşılayan, gece ışıltısıyla büyüleyen Eyfel Kulesini, tercihen ya Trocadero’ya gidip yukarıdan izleyebilirsiniz. Yanına gidip fotoğrafladıktan sonra Sen Nehri gezi teknelerinin bulunduğu kıyıya doğru yürüyebilirsiniz. Yukarı çıkmak isterseniz Eyfel Kulesi, yoğunluğa göre en az yarım gününüzü alır. Sen Nehri tekne turları bir klasik gibi görünse de aslında kıyı şeridinde yer alan Conciergerie (Hapishanesi), Sainte Chapelle ve Notre Dame Katedrali gibi şehrin simgesi tarihi lokasyonlarla ilgili de çok güzel fotoğraflar elde etmenizi sağlar. Bu nehir gezisi aynı zamanda Paris’in en önemli simgeleri olan, meydanları bir birine bağlayan köprülerin, altından geçmenize olanak tanır; tarihle günümüz, geçmiş ile şimdi arasında sıklıkla gelip gidersiniz.

Paris denilince akla gelen Patisserie (pastacılık) kültürü, sadece lezzet odaklı bir yaklaşım hakim değildir; sunulan ürünlerde görsel bir şölene de hazırlıklı olmalısınız. Bunların en iyi bilinenleri Ladurée ve ünlü pasta şefinin ismiyle anılan Pierre Hermé pastaneleridir. Ancak hep göz ardı edilen, dünyada da gerekli övgüyü alamadığını düşündüğüm bir diğer nokta ise bu pastanelerde tadına bakıp merak edeceğiniz, Dammann Frères veya Mariage Frères çaylarıdır. Kökenleri 1825’li yıllara dayanan ve Hindistan ve Seylan kökenli bu çaylar özellikle earl grey çay tutkunlarına zengin bir aroma seçeneği sunmaktadır. Sadece Paris’te 8 merkezi noktada bulabileceğiniz Dammann Frères mağazasının kapısından içeri girildiğinde sizi karşılayan güçlü aromatik kokuyu, hafızanıza alıp unutmamak isteyeceksiniz. Mariage Freres mağazaları da aynı yaygınlıkta olup Galeries Lafayette, Bon Marché gibi büyük alışveriş merkezlerinde de yer almaktadır. Altın gibi gramla satılan ve aynı özenle sergilenen bu çayları tatilinizin hemen başında alırsanız, her dışarıdan dönüşünüzde Otel odasının sizi karşıladığı kokuya hayran kalırsınız.

Yatsan

“Sacré Coeur Bazilikası’nın önündeki merdivenlerden Paris’i seyredebilirsiniz…”

Akşam yemeğinde ise Fransa’ya gelse de akdeniz mutfağına daha yakın lezzetlerden vazgeçemeyenler için en uygun tercih; Big Mamma Group restoranlarından Pink Mamma olmalıdır. Özellikle terastan yer ayırtılırsa atmosferiyle de lezzetleri kadar sizi etkileyecektir. Moulin Rouge Kabare’sinin karşı sokağında yer alan restoran Paris’teki en iyi İtalyan restoranlarındandır.

Üçüncü gün Montmartre Tepesi (Montmarte Köyü) en güzel Paris manzaralarının görülebileceği, bir kere bile olsa uğraması gereken turistik noktalardan biridir. Burası Ressamlar Tepesi olarak da anılır. Gündüzden geceye geçen zaman aralığı tercih ederseniz Paris’in hem gündüz güzelliklerini seyir tepesinden fotoğraflar; geceye geçince de Aralık ayındaki Noel ışıltısının parlaklığını izleme fırsatı bulabilirsiniz. Tepe diye anılmasından da anlaşılacağı gibi ciddi bir tırmanış süreci sizi beklemektedir. Hem sanat galerilerinin hem de hediyelik eşya dükkânlarının ve tabii ki portrenizi yaptırabileceğiniz ressamların da bulunduğu bu bölgede, keyifli 3 – 4 saatin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Sacré Coeur Bazilikası’nı (Beyaz Kilise) dolaşıp önündeki merdivenlerden Paris’i seyredebilir; hemen yanındaki parkın içinden aşağı yürüyebilir, merdivenlerden inebilir, üçüncü bir seçenek olarak da füniküler kullanabilirsiniz. Bu bölgeler hırsızlık konusunda en çok dikkat etmeniz gereken bölgelerdir. Bu bölgeden kısa bir yürüme mesafesi ile yine Moulin Rouge Kabare’sinin bölgesine çıkarsınız. Ressamlar Tepesi ve Beyaz Kilise ziyareti sonrası yorgunluğunuzu atmak en iyi tercih, ünlü Fransız filmi Amélie’nin sahnelerinin çokça çekildiği Café des Deux Moulins olabilir. Tatil sonrası artık 2001 yılı yapımı bu filmi seyrederken, renklilikleri ile dikkat çeken müşteri rolündeki karakterleri; garson olarak çalıştığı bu kafenin samimi havasını ve Paris’in romantik atmosferini farklı bir gözle izleyebilirsiniz.

Tercih yapma zorunluluğu ve belirli bir zaman gibi kısıtlarla geçen bir seyahatin dönüş yolunda; özgürlükler ülkesinin göz bebeği Paris’in, devrimlerin ruhunu yansıtan her sokağında farklı bir güzelliği sakladığını düşünüp yeni bir yılı cesurca karşılamaya hazırsınız