Kişilerin siyasi tutumlarını şekillendiren psikolojik faktörlerin anlaşılmasına yardımcı olmayı amaçlayan seçmen psikolojisi, uzun zamandır ruh sağlığı biliminin ilgi alanında. Uzmanlar seçmen davranışlarının rasyonel ve psikolojik faktörlerin bir bileşimiyle oluştuğunu belirterek, ‘taraftar, yandaş ve fanatik psikolojisi’ kavramlarına dikkat çekiyor.
Şu sıralar yatıp kalkıp seçim konuşuyoruz. Kişiler destekledikleri görüşe bağlı olarak mutluluk duyuyor ya da üzüntü yaşıyor. Aslında tamamı düşünüldüğünde yorucu bir süreç bu. Elbette bu yönüyle ruh sağlığı uzmanlarının da radarına giriyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Feneryolu Tıp Merkezi’nden psikiyatri uzmanı Doç. Dr. Serdar Nurmedov çerçeveyi, “Seçmen psikolojisi, bireylerin siyasi tercihlerinin altındaki psikolojik nedenlerini ve bu tercihlerin nasıl oluştuğunu araştırır” tanımıyla çiziyor.
Uzun zamandır psikolojinin ilgi alanında olan bu alanın, bireylerin siyasi tutumlarını şekillendiren psikolojik faktörlerin anlaşılmasına yardımcı olmayı amaçladığını kaydederek, “Bu faktörler arasında kişilik özellikleri, ideolojik eğilimler, sosyal baskı, kampanya mesajları, lider imajı ve olayların algılanması gibi unsurlar yer alır. Seçmen psikolojisi, seçim kampanyalarının nasıl düzenleneceği konusunda çok önemli ipuçları sağlar. Aynı zamanda seçim sonuçlarını tahmin etmeye de yardımcı olabilir” diyor. Şimdi gelin, bu alanın diğer önemli başlıklarına bakalım…
Seçmen davranışları iki başlıkta incelenir
Seçmen davranışlarının kabaca iki başlık altında incelendiğini aktaran Nurmedov, bu başlıkları ‘rasyonel değerlendirmeye bağlı’ ve ‘psikolojik etkenlere bağlı’ olarak açıklıyor. Seçmenlerin tercihlerinin çoğu zaman rasyonel düşünce sürecinden kaynaklandığının varsayıldığını vurgulayarak, “Rasyonel değerlendirmeye bağlı tercihleri etkileyen faktörler arasında ekonomik durum, parti ideolojisi, adayın kişiliği, kampanya vaatleri ve medya etkisi yer alır” diyor.
Psikolojik durum oy tercihlerinde rol oynar
Seçmen davranışının sadece rasyonel düşünce sürecine dayanmadığını hatırlatan Nurmedov, “Seçmenlerin psikolojik durumları, değerleri, tutumları ve duyguları da oy tercihlerinde rol oynar. Bu psikolojik etkenler grup kimliği, duygusal tepkiler, ilk izlenimler, tutumlar ve kişisel deneyimler şeklinde sıralanabilir. Sonuç itibarıyla seçmen davranışı rasyonel ve psikolojik faktörlerin bir bileşimiyle oluşur” diye konuşuyor.
Taraftarlar stresli veya endişeli olabilirler
İşin bir de ‘taraftar, yandaş ve fanatik psikolojisi’ kavramları var. Nurmedov şöyle açıklıyor: “Taraftarlık esasında bir sanatçı, spor kulübü, siyasi parti veya ideolojinin destekçisi anlamına gelir. Taraftarlık, taraf olduğu grubun başarısına katkıda bulunmak ve onları desteklemek için sergilenen tutumu ifade eder. Bir taraftarın psikolojisi, takımının başarısına ilişkin yoğun duygusal tepkiler içerir. Taraftarlar, takımlarının kazanmasını istedikleri için stresli veya endişeli olabilirler ve kazandıklarında büyük bir coşku hissederler. Benzer şekilde, takımı kaybettiğinde, hayal kırıklığına uğrayabilirler ve hatta üzüntü veya öfke gibi negatif duygular yaşayabilirler. Bununla birlikte taraftarlıkta genelde yıkıcı bir aşırılık yoktur.”
Yandaşlar kendi içinde eleştirir, karşı çıkar ve sorgular
‘Yandaş’ kavramı, ‘taraftar’ kavramıyla benzer anlama sahip olmakla birlikte, daha çok siyasi bağlamda kullanıldığını ifade eden Nurmedov, “Bir yandaş, belirli bir siyasi parti veya liderin politikalarına sıkı sıkıya bağlıdır ve onları savunur. Yani, taraftar kavramı daha geniş bir kavram iken, yandaş kavramı siyasi bağlamda kullanılan daha dar bir tanımdır. Yandaşlık psikolojisi, genellikle, diğer insanların farklı bakış açılarına karşı kapalı bir tutum içerir. Bu durum, bazen yandaşların yanıltıcı bilgilere inanmalarına ve gerçekleri göz ardı etmelerine neden olabilir. Bununla birlikte, yandaşlıkta körü körüne bağlanma, liderlerini veya ait hissettikleri grupları putlaştırma ya da mutlak doğru olarak algılama söz konusu değildir. Yeri geldiğinde kendi içinde eleştirir, karşı çıkar ve sorgularlar” tanımını yapıyor.
Fanatikler yıkıcı davranışlar sergileyebilir
Fanatik terimi ise bir fikir, spor takımı, lider veya herhangi bir konuya genellikle tutkulu bir şekilde bağlılık gösteren kişiler için kullanılıyor. Bireylerin fanatiği olduğu kişiyi ‘münezzeh bir varlık’ olarak nitelendirdiklerini belirten Nurmedov, “Fanatik psikolojisi, genellikle, bir kişinin belirli bir inanç veya ideolojiye aşırı derecede bağlı olmasından kaynaklanır ve bu bağlılık, kişinin kimliği veya kendine ait bir özellik olarak görülür. Fanatiği olduğu kişi veya ideolojiyi eleştiremez. Başkaları tarafından eleştirildiğinde ise muhalif görüşleri asla kabul etmezler ve körü körüne savunurlar. Yetersiz kaldığını hissettiklerinde ise aşırıya kaçabilirler. Yıkıcı davranışlar sergileyebilirler” diyor.
Seçimler önemli ancak hayatın sonu değil
Seçimleri hayatın sonu gibi düşünmenin doğru olmadığını vurgulayan Nurmedov, “Seçimler hayatımızın sadece bir bölümünü oluşturur ve hayatımızın sonu değildir. Seçimler önemlidir ve doğru kararlar almak için ciddi bir düşünce gerektirir. Ancak seçim sonuçlarının sanılanın aksine hayatın diğer alanları üzerindeki etkisi de sınırlıdır. Kaybetmek, yeni fırsatlar yaratmak için bir adım olabilir ve hayatımızın diğer alanlarında başarıya ulaşmamıza yardımcı olabilir. Özetle, seçimler önemlidir ancak hayatın sonu değildir” hatırlatmasını yapıyor.
Sağduyulu insanlar daha saygın ve güvenilir bulunur
Aslında tüm bu süreçte kaybetmememiz gereken tek şey sağduyu. Yine, sağduyunun bize özellikle seçim süreci gibi stresli veya zor durumlarda, mantıklı ve soğukkanlı bir şekilde karar vermeyi sağlayacağına dikkat çeken Nurmedov’dan dinleyelim: “Sağduyu, insanların olaylara mantıklı, gerçekçi ve dengeli bir şekilde yaklaşmasına yardımcı olan ve insanları diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biridir. Sağduyu sahibi insanlar, duygularıyla hareket etmek yerine, bilgi ve mantıktan yola çıkarak, doğru kararlar verme eğilimindedirler. Unutulmamalıdır ki kararlarında sağduyulu davranan insanlar, toplum tarafından daha saygın ve güvenilir bulunur. Toplumda, sağduyulu kararlar almak ve uygulamak, huzur ve güvenliğin korunması açısından son derece önemlidir. Bu nedenle, sağduyu kavramı, toplumsal yaşamın sürdürülmesinde ve geliştirilmesinde kritik bir rol oynar.”