Aşkın tamamen kalbinizde geliştiğini hissediyor olabilirsiniz ama durum bu kadar basit değil. Gerçekte çoğu şey beynimizde meydana gelen değişikliklere bağlı. Bu kadar değil; aşkın genel sağlığımıza da olumlu etkileri bulunuyor. Hepsini anlatıyoruz.

Yatsan

Aşk, artan nabız ve bir başka kişiyi arzulama duygularıyla birlikte geliyor. Bir de bilimsel olarak ifade edelim: Aşk, insanı sersemletici ve mutlu hissettiren bir dopamin ve norepinefrin akışına neden oluyor. Uzun süreli bir ilişkide beynimiz, çift olma bağını sağlayan oksitosin ve vazopressin salgılıyor. Ayrıca bağışıklığı güçlendirmek, ağrıyı dindirmek ve daha uzun yaşamaya yardımcı olmak gibi sağlık yararları olduğu düşünülüyor.

Gelin, başa saralım: Birine âşık olduğunuzda biraz farklı hissetmeye başlarsınız. Sevdiğiniz kişiyle birlikteyken karşı konulamaz bir coşku duyar, etrafta yokken onu delice özler, arzularsınız. İşte bu hisler beyninizde bazı değişiklikler yaşandığı için oluşur. Âşık olmak, kendinizi dünyanın zirvesindeymişsiniz gibi iyi hissettiren kimyasalları harekete geçirir. Zaman geçtikçe bu duygular gelişir. O kanat çırpan kelebekler ve coşku kaybolabilirken, bağ kurma ve birlikte kalma dürtüsü artabilir. Peki neden? Aşkın beynimizi hem başlangıçta hem de uzun vadede nasıl etkilediğine bakalım…

‘Kalbim göğsümden fırlayacak’ dönemi 

Tipik olarak bir ilişkinin ilk birkaç ayını böyle anlatabiliriz. Tabii bunun ne kadar süreceği her çift için değişkenlik gösteriyor. Bu aşamada beyin, o baş döndürücü duygulardan sorumlu iki nörotransmitter olan dopamin ve norepinefrini adeta sel gibi salgılıyor.

Dopamin, beynin ödül sisteminde yer alıyor. Burada ödülün âşık olunan kişi olduğunu söylemeye gerek yok sanırız. Bu durum, neden sevgilinizi düşünmekten vazgeçemediğinizi, onu tekrar görmek için sabırsızlandığınızı da açıklıyor tabii. Şaşırtıcı bir bilgi daha: Bu davranış bir bağımlının gösterdiği tepkilere benziyor. Norepinefrin ise kalp atış hızını artırıyor, geceleri sevdiğiniz kişiyi düşünerek uykusuz kalmanıza neden oluyor ve sadece onunla meşgul olmanızı sağlıyor.

Âşık olmak ayrıca serotonin seviyelerini düşürebiliyor. Düşük serotonin seviyeleri, obsesif-kompulsif bozukluğu olan kişilerde yaygın görülen bir durum. Bu da o kişiye karşı neden neredeyse takıntılı hissettiğinizi ve ne kadar uğraşırsanız uğraşın neden onu düşünmekten vazgeçemediğinizi açıklayabilir.

Uzun süreli aşk 

Sevdiğiniz biriyle uzun süre birlikte olduğunuzda da beyin kimyanız değişme eğilimi gösteriyor. Ancak bu kez dopamin ve norepinefrin yerine oksitosin ve vazopressin salgılıyor. Uzmanlara göre bu, aşkın ilk aşamasından gelen coşkunun, daha sakin bir bağlanma ve arkadaşlık durumuna dönüştüğünü hissedebileceğiniz zaman.

Oksitosin ve vazopressin hem bağlanmayı hem de çiftler arası bağı harekete geçiriyor; bu da sevdiğiniz kişiye bağlı hissetmenizi sağlıyor. Bu kimyasallar eşinizi koruma ve onunla ilgilenme arzunuza da katkıda bulunuyor. Oksitosine ‘sarılma hormonu’ da deniyor ve emzirme, seks, doğum gibi ten tene temas faaliyetleri sırasında salınıyor. Bu da bizi âşık olunan kişiye duyulan cinsel arzu meselesine getiriyor.

Bu arzu yani libido, birçok faktöre bağlı olarak yükselebiliyor veya düşebiliyor. Araştırmalara göre seks hormonlarının seviyeleri gün boyunca, yıl boyunca ve kadınlarda âdet döngüsü sırasında dalgalanıyor. Ek olarak, şehveti tatmin etmek aşktan çok daha kolay bir süreç olabiliyor. Örneğin bir kişiyle özel olarak ilgilenmeden de ortaya çıkabiliyor ya da tek gecelik bir ilişkiyle bile tatmin edilebiliyor. Oysa sevgi, delice âşık olmayı, hayranlığı ve arkadaşlığı aynı anda içeriyor.

Aşkın faydaları 

Aşk insana sadece muhteşem duygular yaşatmıyor; bunların yanı sıra bilimsel olarak kanıtlanmış bazı faydaları da var:

1. Aşk daha uzun yaşamanızı sağlayabilir

2015’te 72 bin yetişkinle yapılan bir çalışmaya göre, yüksek evlilik kalitesi (yüksek ilişki memnuniyeti ve eşe karşı olumlu duygular) bildirenlerin genel sağlık durumu daha iyi ve ölüm riski daha düşük. 2020’de 164 binden fazla yaşlı yetişkinle yapılan bir araştırma ise evli olanların evli olmayanlara göre biraz daha uzun yaşam beklentisine sahip olduğunu buldu.

2. Aşk bağışıklık sisteminizi güçlendirebilir

2019’da yapılan bir araştırma, âşık olmanın bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkisi olabileceğini buldu. İki yıl süren çalışmada, âşık olan katılımcılar belirli bağışıklık genlerinin aktivitesinde artış yaşarken, çalışma sırasında âşık olmayan katılımcılarda bu görülmedi. Yani âşıksanız enfeksiyona karşı daha güçlü bir savunmaya sahip olabilirsiniz ama âşık olmanın sizi yılda kaç gün hasta olmaktan koruyabileceğini anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.

3. Aşk ağrılarınızı azaltabilir

2010’da yapılan küçük bir araştırma, romantik bir ilişkinin erken aşamalarındaki insanların, beynin ödül işleme bölgelerinin aktivasyonunun ağrıyı azaltabilmesinden kaynaklanabilecek bir faydadan istifade edebileceğini buldu. Çalışmada katılımcılar orta-yüksek ağrıya maruz bırakıldı. Yeni bir romantik ilişki içinde olan ve âşık olduğu kişinin fotoğraflarına bakan kişiler ağrılarında, bir tanıdıklarının fotoğraflarına bakan veya dikkati dağıtılanlara oranla daha fazla rahatlama yaşadılar. Bu çalışma kontrollü bir ortamda gerçekleşmiş olsa da uzmanlar, acı kaçınılmaz olarak ortaya çıktığında aşkın en azından hafif bir analjezik olarak hizmet edebileceğini öne sürüyor.

4. Aşk kalbinize iyi gelebilir

2013 tarihli bir araştırma, 35’le 64 yaşları arasındaki evli kişilerin kalp krizi geçirme olasılığının, evli olmayan aynı yaş grubundaki kişilere göre daha düşük olduğunu buldu. Ek olarak, 2019’da yapılan bir araştırma, romantik bir partnere sahip olmanın veya sadece romantik bir partneri düşünmenin bile bir stres etkenine maruz kalındığında kan basıncını düşürebileceğini buldu.