Kendinizi Sakinleştirmenin 12 Yolu
Hepimiz zaman zaman endişelenir, üzülürüz. Bu son derece normal bir durum. Ama ya endişe veya öfke sizi ele geçirirse yani sakinleşmeyi başaramazsanız? Bu yolda geliştireceğiniz birkaç strateji, çok işinize yarayabilir. Aşağıdaki taktikleri en kısa zamanda hayatınıza dahil etmeye çalışın. Nefes alın Nefes almak, öfke ve kaygıyı hızla azaltmak için bir numaralı ve en etkili teknik. Endişeli veya kızgın olduğumuzda hızlı, sığ nefesler alma eğiliminde oluruz. Bu beynimize bir mesaj göndererek, ‘savaş ya da kaç’ tepkimizi güçlendiren bir geri bildirim döngüsüne neden olur. Uzun, derin nefesler almak bu döngüyü bozar ve sakinleşmemize yardımcı olur. Kabul edin Endişeli veya kızgın olduğunuzu söylemekten çekinmeyin. Nasıl hissettiğinizi teşhis ettiğinizde ve bunu ifade etmek için kendinize izin verdiğinizde, yaşadığınız kaygı ve öfke azalabilir. Meydan okuyun Endişe veya kızgınlığın bir kısmının nedeni, mantıklı gelmeyen irrasyonel düşüncelere sahip olmaktır. Ama aslında bu düşünceler genellikle ‘en kötü durum senaryosu’dur. Kendinizi hayatınızdaki pek çok şeyi sabote etmenize neden olabilecek ‘eğer’ döngüsüne kapılmış bulabilirsiniz. Bu düşüncelerden birini yaşadığınızda durun ve kendinize şu soruları sorun: Bunun olma ihtimali var mı? Bu mantıklı bir düşünce mi?…
Çocuklar Resim Çizerek Ne Anlatıyor?
Şu sıralar hepimiz özellikle deprem bölgesindeki çocuklarımızın sakin kalabilmesi için neler yapılması gerektiği üzerine kafa yoruyoruz. Onların kendini ifade etmek için çok sık başvurduğu yollardan biri olan resimler, bu dönemde çok daha önemli işaretler içeriyor. Kendini ifade etmede kullanılan en önemli iletişim araçlarından biri de resim yapmak. Çocuklar içinde bulundukları durumu, anı ve hakikati yetişkinlere oranla daha net, güçlü ve cesur ifade edebiliyorlar. Bu cesaret, onların travma sonrası durumu algılama ve kabullenme sürecini hızlandırıyor. Ancak çocuk ve ergenlerle çalışırken kullanılan projektif resim testlerinin travma dönemlerinde daha dikkatle ele alınması gerekiyor. İletişim danışmanı ve sanat terapisi uygulayıcısı Tüge Sungay, “Çocuklara, deprem anını resmet, bir ev çiz, aile resmi çiz gibi yönlendirici yaklaşımlardan kaçınmalıyız. O ne zaman ve ne çizmek isterse onu çizmeli. Örneğin, bölgedeki çocukların literatürdeki renkleri çok farklı anlamlarda kullandıkları görülecektir. O nedenle kalıplanmış uygulamalar, varsayımlar, kurgulardan kaçınmak ve çizilen resmi, onu yapan çocukla değerlendirmek önemlidir. Müdahalesiz ortamda resim yoluyla elde edilen bilgiler, sözlü iletişim yoluyla çocuktan edinilen bilgilerle bir araya getirilmelidir. Resim yapma süreci ve sonrasında resim üzerine yapılacak sohbet, çocuğun kaygılarını azaltan…
Nefes Al, Sakin Kal
Stresi azaltmak, zihnimizi ve bedenimizi sakinleştirmek, uyku kalitemizi artırmak, insanlarla daha iyi geçinmek ve daha mutlu hissetmek aslında imkânsız değil. Meditasyon anlamlı bir yaşam becerisi ve öğrenmek için asla geç değil. Küçük adımlarla başlamak için sizi şöyle alalım… Meditasyon nedir? Meditasyonun ve meditasyon yapan insanların medyada ve popüler kültürde bazen nasıl tasvir edildiği düşünülünce, gözünüzde eksik veya yanlış bir resim canlanıyor olabilir. Elbette günlerce sessizlik içinde oturan bir keşiş de, bir yoga sınıfında ders veren bir yogi de meditasyon yapıyor ama gürültülü bir metronun iki durağı arasında, sadece beş dakika ayırarak bunun yapılamayacağını kim söyledi? Buradan da anlaşılacağı gibi, meditasyon yapmanın tek bir ‘doğru’ yolu yok. Çünkü meditasyon zihni tamamen boşaltmak ve hiçbir şey düşünmemek demek değil. En basit haliyle, dikkati vererek beyni sakinleştirmeye dair bir uygulama. Ve çoğu zaman dikkatimizi verdiğimiz şey nefesimiz. Şunu unutmayın: Meditasyon herkes içindir ve sadece bir dakikanız olsa bile hemen şimdi yapabilirsiniz. 5 adımda basit meditasyon Vücudunuz için rahat bir pozisyon bulun. Birçok insan ayakları yere basar halde bir sandalyede oturmayı tercih ediyor. Ama ortam uygunsa bağdaş kurarak…
Travmada Cinsiyet Farkı
Tüm doğal afetler ve beklenmedik zamanlarda yaşanan olaylar kişilerde travmaya yol açabiliyor. Ancak tepkiler cinsiyetlere göre farklılık gösteriyor. Genellikle erkekler, toplumda genel kabul görmüş cinsiyet rolleri nedeniyle bu travmaları görmezden gelmeye eğilimli olabiliyor. Son deprem felaketiyle bir kez daha yaşadık. Afet sonrası hemen hemen herkeste görülen travma, kişilerin uyum sağlayan baş etme mekanizmalarını olumsuz yönde etkiliyor. Şiddetin tüm alt alanları dahil olmakla beraber, özellikle cinsel şiddet, fiziksel yaralanma ya da ölüm olaylarına doğrudan veya dolaylı olarak tanık olmak, psikiyatri alanında travmatik deneyim olarak adlandırılıyor. Bu süreçte nelere dikkat edilmesi gerektiğini Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden uzman klinik psikolog Solin Çekin anlatıyor. Travmalar farklı tepkilere neden oluyor Kişinin ruhsal baş etme mekanizmalarını son derece olumsuz etkileyen travmatik deneyimlerin, zamansız gerçekleşmesi ve hatta bazen ölümle sonuçlanması, bu olumsuz etkilerin ana nedenlerinden bazıları. Bu tarz yıkıcı sonuçlara sebep olan travmalar; kaygı, geri çekilme, korku ve kaçınma tepkilerine neden olur. Travmaya dair algıların birçoğu travmanın daha çok fiziksel yaralar oluşturması yönündedir. Ancak travmaların kişiye göre değişmekle beraber, cinsiyetlere göre de zaman zaman farklılık gösterdiği noktalar olmaktadır. Doğal afetler sonunda…
Çocuklara Depremi Nasıl Anlatmalı?
Deprem, çocuklar ve gençler üzerinde unutulması zor, derin ve yıkıcı izlere neden oluyor. Güvenlik ve normallik-olağanlık duyuları sarsılıyor, duygusal ve fiziksel tükenmişlik başlıyor. Depremi doğrudan yaşayan bazı çocuklarda ise arkadaşlarının yaralanması ya da hayatını kaybetmesinden dolayı suçluluk gibi duygular gelişebiliyor. Peki, çocuklara bu acıtıcı gerçeği nasıl anlatmalıyız? Yüzyılın en yıkıcı felaketlerinden biri olarak kabul edilen, ülkemizin 10 ilinde binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına yol açan Kahramanmaraş merkezli depremin psikolojik etkileri, özellikle çocuklarda tamiri zor yaralar açıyor. Ebeveynlerin sakin davranarak ve deprem hakkında konuşmaktan kaçınmadan, çocuklarına sarılarak onların yanında olduğunu hissettirmesi bu süreçte büyük önem taşıyor. Memorial Şişli Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikolojisi Bölümü’nden Dr. Melda Alantar, çocukluk çağı ve ergenlik döneminde, depremin yıkıcı psikolojik etkisinin kontrol altına alınması için önerilerde bulunuyor. Tepkiler yaş ve gelişimsel olgunluk düzeylerine göre farklılaşır Kasırga, bora, hortum gibi diğer doğa olaylarından farklı olarak, depremler herhangi bir uyarı meydana gelmeden oluşur. Birkaç dakika içinde geniş çaplı yıkımlara neden olur. Bu durum, felaket kurbanlarında, başa çıkmayı kolaylaştırıcı psikolojik uyumun azalmasına sebebiyet verir. Hayatta kalanlar, artçı şokların sarsıntıları, patlama sesleri, yıkımı hatırlatan…
Deprem Bitti, Enkaz Her Yerde!
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremleri tüm Türkiye’yi telafisi imkânsız bir acının kucağına bıraktı. Depremin korkunç bilançosu ilk saniyelerden beri durmadan ağırlaşıyor. Ancak şu sıralar çok fazla duyduğumuz gibi, “şimdi yaraları sarma zamanı”. Bir daha asla böyle bir felaket yaşamamayı umarak, bir depremin ilk anından itibaren neler yapılması gerektiğine odaklandık. 6 Şubat 2023 sabahı saat 04.17 ve 13.24’te Türkiye ve Suriye’yi vuran depremler ve 5 bine yakın artçı sarsıntı, benzeri görülmemiş bir felakete yol açtı. Binlerce can kaybı, yüz binlerce yaralı, bir daha asla eskisi gibi olamayacak milyonlarca hayat… Ancak şu sıralar çok fazla duyduğumuz gibi, “şimdi yaraları sarma zamanı”. Bunu en azından yıkıntıların arasından çıkardığımız çocuklarımız için yapmak zorundayız. Bir daha asla böyle bir felaket yaşamamayı umarak, bir depremin ilk anından itibaren neler yapılması gerektiğine odaklandık. Yerel bilgilere kulak verin Yerel gönüllüler her zaman ilk, hatta bazen tek müdahale eden kişiler olurlar. Her depremde gerçek kahramanlar onlardır. Bir deprem bölgesinde ilk birkaç saat ve gün boyunca hayat kurtarmada yerel toplulukların, özellikle de çocukların ve gençlerin rolü kritik. Unutmayın ki yerel halk, doğal afetlerden sonra…
Deprem Toplumda Travmaya Yol Açabilir!
Korktuğumuz maalesef başımıza geldi! Kahramanmaraş merkezli, 10 ilde binlerce kişinin ölümüne, yaralanmasına ve çok büyük bir yıkıma yol açan depremin sonrası da çok zor bir dönem. Travma sonrası stres bozukluğu için uzmanlara kulak vermek şart. Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve Adana, Malatya, Adıyaman, Gaziantep, Adana, Hatay, Kilis, Diyarbakır’da da şiddetli hissedilen deprem, tüm ülkede üzüntü ve korkuya neden oldu. Uzmanlar güçlü, şiddetli ve ciddi bir hasara neden olan depremin toplumda psikolojik travmaya yol açabileceğini belirtiyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Psikiyatr Yrd. Doç. Dr. Semra Baripoğlu, “Sürekli korku, irkilme, uyku bozukluğu ve ağlama gibi belirtiler Travma sonrası stres bozukluğunu işaret ediyor. Uzun sürmesi halinde mutlaka uzmandan destek alınmalı” diyor. Şok anında tehlikeli kurtuluş yolları seçilebiliyor Dr. Semra Baripoğlu, depremin yaşandığı anlara dönerek anlatıyor: “Kişi aşırı derecede korku yaşayabilir. İlk anda ve ilk dakikalarda şoka girebilir. Çaresizlik ve panikleme duygusu yaşanabilir. Bazı kişiler deprem anında pencereden atlamak gibi tehlikeli bir kurtuluş yolu seçebilir. Kendini çaresiz hissedebilir, ölüm korkusu o anda kişiyi etkisi altına alır. Örneğin hayatını kaybedeceği, bir şeylerin üzerine yıkılacağı ya da kendini sakat bırakacağı gibi…
Çocukların Kaygısını Yönetmek İçin Ne Yapmalı?
Uzmanlar çocuklarda kaygıyı önlemekten ziyade, optimal düzeyde tutmanın önemli olduğunu belirtiyor. Özellikle yaşadığımız zor günleri atlatıp okul hayatına dönmek zorunda kaldıklarında süreci yönetmek iyice zorlaşabilir. Gelin, detaylara bakalım… Çok zor günlerden geçiyoruz. Zaten kırılgan yapıda olan çocuklarımız da bu dönemin ruh halinden çok etkileniyorlar. Bir de okula geri döndüklerinde neler yaşanabileceğini düşününce sorun daha da büyüyor. Çocuklarımızın ruh sağlığını ve okul başarılarını bu kaygıların yol açtığı hasarlardan nasıl koruyacağız? Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi’nden uzman klinik psikolog Seda Aydoğdu, optimal düzey olarak tanımlanan alan içerisindeki kaygının işlevselliği sağlıklı yönetebilmek için ideal olduğunu, bu düzeyin dışındaki kaygının ise kişiyi işlevsiz hale getirebildiğini vurguluyor. Karşılaşılabilecek sorunları ve yetişkinlerin yapabileceklerini ondan öğrendik. Kaygı ve stres nereye kadar normal? Seda Aydoğdu, “Optimal düzey olarak tanımlanan alan içerisindeki kaygı, başlanılan işin daha iyi olması ve işlevselliği sağlıklı yönetebilmek için idealdir” diyerek açıklıyor: “Optimal düzeyin dışında olan kaygı kişiyi işlevsiz hale getirebilir, bir işe başlamakta veya bitirmekte sorun yaşanmasına sebep olabilir. Bununla birlikte çalışılan dersin tam olarak anlaşılmamasına da sebep olabilir. Bu durum çocukta ‘Bir türlü anlayamıyorum, yeterince iyi…
Çocuklarda Sağlıklı Uyku İçin 7 Etkili Öneri
Pek çok ebeveyn televizyon, tablet, akıllı telefon gibi iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla çocuklarının geç yatmasından şikâyet ediyor. Uyku eksikliğinin sonuçlarından biri olarak da onların hem sağlığı hem de okul başarısı nedeniyle endişeliler. Peki çocuklarda yeterli ve kaliteli uyku için neler yapılabilir? Yeterli ve kaliteli uyku çocuklarda bağışıklığın güçlenmesinden zihinsel, fiziksel ve ruhsal gelişimlerine dek çok önemli rol oynuyor. Pek çok bilimsel araştırmanın ortak sonucu bu. Dolayısıyla anne-babalar yaygınlaşan iletişim araçları nedeniyle uyku eksikliği yaşayan çocuklarının hem sağlığından hem de okul başarısından endişe duyuyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İmre Gökyar, çocukların saat 22.00’den önce mutlaka uykuya dalması gerektiğini belirterek, “Aksi durumda çocuğun büyümesi yavaşlar ve vücut direnci düşer. Bu da zaman içinde birçok hastalığa davetiye çıkarır. Bebeklerde ve çocuklarda yeterli ve kaliteli bir uyku, en az iyi beslenmek kadar önemlidir” diyor. “Bizim yanımızda yatmazsa uykuya dalamıyor”, “Cep telefonunda oyun oynamaktan geç yatıyor”, “Erken yatarsa uyuyamıyor”… Birçok anne-baba, çocuklarında bu ve benzeri sorunlar nedeniyle uzmanlara başvurarak çözüm arıyor. Dr. Gökyar, çocuklarda uyku bozukluklarının büyük çoğunluğunun davranışsal olduğunu vurguluyor: “Özellikle günümüzde televizyon, tablet,…
Gelelim Aşkın Faydalarına…
Aşkın tamamen kalbinizde geliştiğini hissediyor olabilirsiniz ama durum bu kadar basit değil. Gerçekte çoğu şey beynimizde meydana gelen değişikliklere bağlı. Bu kadar değil; aşkın genel sağlığımıza da olumlu etkileri bulunuyor. Hepsini anlatıyoruz. Aşk, artan nabız ve bir başka kişiyi arzulama duygularıyla birlikte geliyor. Bir de bilimsel olarak ifade edelim: Aşk, insanı sersemletici ve mutlu hissettiren bir dopamin ve norepinefrin akışına neden oluyor. Uzun süreli bir ilişkide beynimiz, çift olma bağını sağlayan oksitosin ve vazopressin salgılıyor. Ayrıca bağışıklığı güçlendirmek, ağrıyı dindirmek ve daha uzun yaşamaya yardımcı olmak gibi sağlık yararları olduğu düşünülüyor. Gelin, başa saralım: Birine âşık olduğunuzda biraz farklı hissetmeye başlarsınız. Sevdiğiniz kişiyle birlikteyken karşı konulamaz bir coşku duyar, etrafta yokken onu delice özler, arzularsınız. İşte bu hisler beyninizde bazı değişiklikler yaşandığı için oluşur. Âşık olmak, kendinizi dünyanın zirvesindeymişsiniz gibi iyi hissettiren kimyasalları harekete geçirir. Zaman geçtikçe bu duygular gelişir. O kanat çırpan kelebekler ve coşku kaybolabilirken, bağ kurma ve birlikte kalma dürtüsü artabilir. Peki neden? Aşkın beynimizi hem başlangıçta hem de uzun vadede nasıl etkilediğine bakalım… ‘Kalbim göğsümden fırlayacak’ dönemi Tipik olarak bir…