Çevre Dostu Alışveriş İçin 7 İpucu
Alışveriş yaparken tasarruf etmek, karbon ayak izinizi azaltmak, çevreyi korumaya yardımcı olmak ve sürdürülebilirliği artırmak da mümkün. Nasıl yapabileceğinizi anlatıyoruz. Çevre dostu mağazaları seçin Her şey, çevreyi gerçekten önemseyen markalardan alışveriş yapmakla başlar. Bunu belirlemek için o marka hakkında bir araştırma yapın. İnternet sitelerine bakın, ürün etiketlerini kontrol edin, diğer müşterilerin onlar hakkında neler söylediğini öğrenmek için haklarındaki yorumları okuyun. Çevrimiçi alışveriş yapacaksanız sürdürülebilir ambalajlar kullanıp kullanmadıklarına da bakın. Yerel dükkânları tercih edin Ürünlerinizi mümkün olduğu kadar yerel firma ve mağazalardan satın alın. Buradaki mantık basit: Ürünleri uzun mesafelere gönderdiğinizde, taşımada kullanılan uçak, kamyon ve arabalar, hava ve toprak kirliliğine katkıda bulunan sera gazları yayar. Başka bir deyişle, 30 kilometre uzakta yetişen bir elma, marketinize ulaşmak için 300 kilometre yol kat etmiş olandan çok daha çevre dostudur. Mevsimindeki ürünleri alın Her mevsim, o dönemde doğal olarak yetişen çok çeşitli meyve, sebze ve ürünler içerir. Ve bir ürünü ‘mevsiminde’ satın almak, en az çevresel etkiyle mümkün olan en iyi ürünü almanız anlamına gelir. Oysa artık ortalama bir mahalle marketinde bile tüm yıl boyunca her sebze-meyveyi…
Daha Sürdürülebilir Bir Yaşam İçin 8 Yol
Doğa ve doğal hayat der demez sürdürülebilirlik de devreye giriyor. Çünkü her gün hayatımızda çevreyi, iklimi ve diğer türleri etkileyen seçimler yapıyoruz. Bu seçimleri daha az zarar verir hale getirebilmek için yapabileceklerimizi derledik. Alışveriş yapmadan önce iki kez düşünün Satın aldığımız her ürünün, onu oluşturmak için kullanılan malzemelerden üretim sırasında yayılan kirliliğe ve çöpe giden ambalajına kadar uzanan bir çevresel ayak izi var. Bu yüzden satın almadan önce kendinize gerçekten böyle bir ihtiyacınız olup olmadığını sorun. Mecbursanız, yenisi yerine özenle kullanılmış ikinci elini satın almayı düşünün ve minimum paketleme ya da nakliye içerenini tercih edin. ‘Azalt-yeniden kullan-geri dönüştür’ çemberinin dışına çıkmamaya gayret edin. Büyük satın alımlarınızda büyük çevresel fayda arayın Herkes eski otomobilini gezegen dostu yeni bir hibrit arabayla değiştirebilme lüksüne sahip değil. Aslında bu kesinlikle kötü bir şey de değil çünkü yeni otomobil üretimi de çok fazla kaynak gerektiriyor. Ama zaten değiştirmeyi planlıyorsanız yakıt tasarruflu bir model arayın; böylece hem benzin parasından tasarruf edebilir hem de yıllar içinde karbon ayak izinizi azaltabilirsiniz. Aynı şey yeni bir buzdolabı, çamaşır veya bulaşık makinesi, hatta ütü…
Doğalı Sofrasına Taşıyan Kazanır
Astım, egzama, besin alerjileri gibi kronik hastalıkların görülme sıklığı giderek artıyor. Üstelik hastaların yaşı da düşüş seyrinde. Bu artışta en çok doğal hayatı terk etmemizin payı var. Özellikle çocuklarımızı korumak için neler yapabileceğimizi öğrenerek gidişatı tersine çevirebiliriz. Son yıllarda çocukluk çağında astım, egzama ve besin alerjileri gibi kronik hastalıkların görülme sıklığı arttı. Bu artıştan çevresel etmenler, modern yaşam tarzı ve beslenmedeki değişiklikler sorumlu tutuluyor. Hazır ve işlenmiş besinlerin yüksek oranda tüketimine dayanan Batı tipi beslenme modelinin, çocuklarda astım sıklığını artırdığını belirten Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği üyesi Doç. Dr. Betül Karaatmaca, buna karşın Akdeniz tipi beslenmenin astımdan koruduğunu vurguluyor. Gelin, filmi başa saralım… Bağırsaklarımızda bizimle dost olarak yaşayan, bağışıklık sistemimize omuz veren mikrobiyotamız, yaşamın ilk yıllarında anne sütüyle beslenmeyle zenginleşerek gelişmeye başlıyor. Bağırsakları adeta bir kale duvarı gibi mikroplardan ve alerjenlerden koruyan mikrobiyotamız; besinlerin sindirimi, vitaminlerin sentezi, bağışıklık sisteminin düzenlenmesi, zararlı mikropların dışlanması, toksinlerin ve kanserojenlerin uzaklaştırılması gibi görevleri yerine getiriyor. Modern yaşam tarzının vazgeçilmezi haline gelen işlenmiş ve hazır gıdalar ise bağırsak mikrobiyotasını olumsuz yönde etkileyerek çocuklarda alerjik hastalıkların artışına sebep…
Çocukları Doğaya Gitmek İçin Heyecanlandırmanın Yolları
Telefonlar, tabletler, televizyonlar yüzünden çocuklarla yapılan açık hava etkinlikleri artık çok arka planda kalıyor. Ekran başında geçirilen süre eğlenceli ve hatta bazen eğitici olabilse de doğa kadar öğretici ve mutluluk verici bir şey yok. O zaman gelin çocukları buna nasıl ikna edebileceğimizi öğrenelim. Çocuklar dalları, yaprakları, toprağı sever. Doğanın bu vazgeçilmez parçaları, günümüzdeki pek çok oyuncağın ve akıllı cihazların aksine, kendi başlarına hiçbir şey yapmazlar; bu nedenle çocuk, bunlara yönelik kullanımlar bulmak için hayal gücünü ve yaratıcılığını kullanmak zorundadır. İşte açık hava etkinlikleri çocukları bu yolla konfor alanlarının dışına çıkmaya teşvik eder. Doğada bu manada her türlü fırsat var ve eğer çocuklarınızı bir kere bile eğlenceli açık hava etkinliklerine dahil edebilirseniz, tekrarının gelmesi konusunda her zaman heyecan duyacaklarını görebilirsiniz. Arkanızda iz bırakmayın Bir açık hava etkinliği yaparken hatırlanması gereken ilk ve belki de en önemli şey, içinde bulunduğunuz doğa parçasına saygılı davranmak ve ayrıldıktan sonra arkanızda orada olduğunuza dair hiçbir iz bırakmamaktır. Alanda asla çöp bırakmayın, bunun için ayrılmış bir yere götürebilmek için özenle paketleyip yanınıza alın. Doğal alanda yalnızca zaten düşmüş olan parçaları…
Fibromiyalji Ataklarına Karşı 5 Etkili Önlem
Geceleri uykuya dalmakta güçlük çektiğim yetmiyormuş gibi, sık sık da uyanıyorum… İyi uyumuş olsam bile sabahları sanki gözümü hiç kırpmamış gibi yorgun kalkıyorum… Öyle halsizim ki kolumu bile kıpırdatacak halim yok… Kas ve kemik ağrılarım dinmek bilmiyor… Siz de bu sorunlardan yakınıyorsanız, nedeni fibromiyalji hastalığı olabilir. Günümüzün önemli sağlık sorunlarından biri olan fibromiyalji, ülkemizde nüfusun yaklaşık yüzde 9’unu etkileyecek kadar yaygın görülen romatizmal bir hastalık. Her yıl yaklaşık 100 bin kişi fibromiyalji tanısı alıyor, uzmanlar bu rakamın her yıl artacağını belirtiyor. Vücutta oluşan yaygın ağrıya yorgunluk, uyku bozuklukları, baş ağrısı, duygu durum değişiklikleriyle bağırsak sorunlarının eşlik etmesi, yaşam kalitesini ciddi boyutlarda düşürebiliyor. Üstelik semptomların göreceli olması, pek çok hastalığı taklit etmesi ve tanıyı kesinleştirecek testlerin bulunmaması nedeniyle hastalığın teşhis edilmesi uzun yılları bulabiliyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı Prof. Dr. Şule Arslan, fibromiyalji için henüz kesin bir çözüm olmasa da çeşitli tedavi yöntemleriyle semptomların kontrol altına alınabildiğini belirtiyor: “Fibromiyaljide görülen yakınmalar kişiden kişiye farklılık gösterebiliyor. Bu nedenle tedavi, hastanın ihtiyaçlarına göre düzenleniyor. Kişiye özel uygulanan tedavilerin yanı sıra yaşam alışkanlıklarında yapılacak…
Biyofili Nedir, Evimize Nasıl Taşırız?
Kelime anlamı olarak ‘yaşam sevgisi’ anlamına gelen biyofili, doğadaki diğer yaşam biçimleriyle etkileşime girme veya bunlarla yakından ilişkili olma eğilimini anlatan bir kavram. Son dönemde pek çok alanda, özellikle de tasarım ve dekorasyonda karşımıza çıkıyor. Trendi evimize nasıl getirebileceğimize baktık. Son on yılda, giderek artan sayıda tasarımcı ve mimar, içeriyle dışarı ayrımını belirsizleştirme yaklaşımını benimsedi. Bu tarz aslında yükselerek gelen biyofilik tasarımın ayak sesleriydi. Öyle ki ev sahiplerini ve ofis çalışanlarını doğaya bağlayan bu kavramın, içinde yaşadığımız dönemin en önemli görünümlerinden biri olacağı tahmin ediliyor. Bu noktada, onu bir trendden çok, bir hareket olarak kabul etmek mümkün. Çünkü dünya kentleşmeye devam ettikçe, biyofilik tasarımın nitelikleri daha da önemli hale geliyor. Bu hareketin, son birkaç yılda özellikle pandemi yüzünden evde geçirdiğimiz zamanın artmasının ve gezegenimizin geleceği için artan endişenin bir sonucu olması muhtemel. Peki aslında biyofilik tasarım ne ve evlerimize nasıl dahil edebiliriz? Biyofilik tasarım nedir? Kavram, doğa bilimci Dr. Edward O. Wilson’ın, “İnsanlığın hayata ve gerçekçi süreçlere odaklanmaya yönelik doğuştan gelen eğilimi” olarak tanımladığı biyofili teriminden geliyor. Temel olarak, insanın diğer yaşam biçimleriyle etkileşime…
Doğru Nefes Alın, Kaygıyı Azaltın
Yaşadığımız duygu değişimlerinin etkisiyle çoğu zaman doğru nefes alamıyoruz. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi’nden uzman klinik psikolog Tuğçe Dabağer, kaygı belirtilerini azaltmada nefesin önemine vurgu yaparak, evde uygulanabilecek nefes tekniklerini anlatıyor. Doğru nefes almanın mucizevi etkileri Günlük hayatta yaşadığımız kaygı, stres, heyecan, korku ve panik gibi duygu değişimlerinin de etkisiyle doğru nefes almayı unutup nefes bölgemizi değiştiriyoruz. Bu da hem duygusal hem de fiziksel olarak iyi hissetmememize, hatta sağlık sorunları yaşamamıza sebep olabiliyor. Nefes ve stres ilişkisine dikkat çeken uzman klinik psikolog Tuğçe Dabağer, “Hayatımızda sadece nefes alıp verme alışkanlığımızı değiştirerek ve doğru nefes almayı öğrenerek kaygımızı yönetebilmemiz mümkündür. Doğru nefes aldığınızda stres, anksiyete, depresyon gibi durumları çok daha iyi yönetebilirsiniz. Doğru nefes alma yolunda ilerlerken stresinizin azaldığını, depresyon halinden çıktığınızı hissedebilirsiniz. Çünkü beden ve ruh sağlığı birbiriyle bağlantılıdır. Bedeninizde iyi şeyler meydana gelirken ruhunuz da bu ilerlemeye tepkisiz kalmayacaktır” diyor. Doğru nefesle bedeninizde meydana gelecek olumlu değişiklikleri şu şekilde sıralamak mümkün: Bağışıklık sistemi güçlenerek hastalıklara karşı direnciniz artar. Uyku düzeniniz çok daha kaliteli olur. Uykuya dalmakta zorlanma ya da uzun süre uyumanıza rağmen kendinizi…
Açık Havada Nasıl Evde Gibi Hissedilir?
Kesintisiz teknoloji ve her türden ekranla çevrili olduğumuz günümüzde doğaya dönüş denince biraz ürkebilirsiniz. Ama bu, ertelemeniz için yeterli bir sebep değil. Sadece size en yakın park bile olsa dışarı çıkıp doğayla iç içe olmanın pek çok faydası var. Sizin için işleri biraz kolaylaştırmanın yollarını anlatıyoruz. EN YAKININIZDA… Kırsal bir bölgeye kolayca ulaşmak sizin için zor olabilir ama bu, doğayla buluşamayacağınız anlamına gelmez. Arabanız veya bu seyahat için kullanabileceğiniz bir ulaşım aracı yoksa size en yakın parklardan birinde yürümeyi, imkân varsa bir deniz, nehir veya gölün kenarına gitmeyi deneyin. Bir süre sakince kitabınızı okumak için güzel bir yer bulun. Kuşların cıvıltılarını dinledikçe, çıplak ayağınızla çimlere bastıkça, doğaya döndüğünüzü hissetmeye başlayacaksınız. Evinizin, oturduğunuz sitenin ya da işyerinizin küçük de olsa bir bahçesi varsa, hiçbir yere gitmeden de doğayla kucaklaşabilirsiniz. Çevrenizdeki doğayı gerçekten tanımak, bahçenizde nelerin büyüdüğünü, hangi canlıların yaşadığını anlamak için biraz vakit harcayın. Geceleri uyuduğunuz ya da bütün gün çalıştığınız yerden sadece birkaç metre uzakta çeşit çeşit hayat olduğunu fark edince çok şaşıracaksınız. Doğaya dönmenin son derece verimli bir başka yolu da kendi yiyeceklerinizi…
Orman Banyosu Nedir, Nasıl Yapılır?
Zihni rahatlatmanın, bedeni canlandırmanın ve benliği yeniden keşfetmenin kısa yolu doğada. Japonların ‘şinrin-yoku’ adını verdiği orman banyosunun nasıl uygulandığını öğrenerek hızlıca yol alabilirsiniz. Orman banyosu nedir? Orman banyosu; fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal sağlığınız için bir dizi fayda elde etmek amacıyla, duyularınızı kullanarak kendinizi dikkatli bir şekilde doğaya kaptırma uygulaması. Kaynağı Japonya, bu yüzden şinrin-yoku olarak da biliniyor (Japoncada ‘şinrin’ orman, ‘yoku’ da banyo demek). Ne işe yarar? Doğada orman banyosu yapmak, beynin stresli bölgelerinin gevşemesini sağlıyor. Vücutta pozitif hormonlar salınıyor. Daha az üzgün, kızgın ve endişeli hissediyorsunuz. Stres ve tükenmişlikten kaçınmaya, depresyon ve kaygıyla savaşmaya yardımcı oluyor. Bağışıklığı artırdığı, uygulayanların hasta geçirdiği gün sayısını azalttığı, yaralanma veya ameliyat sonrası daha hızlı iyileşmeye yardımcı olduğunu söyleyen uzmanlar da var. Doğanın bedenimiz kadar zihnimiz üzerinde de olumlu bir etkisi oluyor. Kalp ve akciğer sağlığımız iyileştiği gibi odaklanma, konsantrasyon ve hafıza da artıyor. Doğada bazı ağaçlar kendilerini mikroplardan ve patojenlerden korumak için bazı yağlar ve bileşikler yayıyor. ‘Fitonsit’ adı verilen bu moleküller bağışıklığımıza da iyi geliyor. Orman havasını solumak kanımızdaki doğal öldürücü hücrelerin seviyesini yükseltir. Bu…
Ramazan Ayında Kimler Nelere Dikkat Etmeli?
Ramazan geldi, iftar sofraları çoğumuzu heyecanlandırmaya başladı. Ancak kronik hastalığı olanlar ve hamileler için durum biraz daha farklı. Çeşitli branşlardan uzmanlar akıllardaki soruları cevaplıyor. Ramazan tüm bereketi ve heyecanıyla geliyor ancak özellikle kronik hastalığı olanlar ve hamileler “Acaba oruç tutabilecek miyim?” sorusuyla baş başalar… Uzmanlara göre, bu soruya mutlaka hekim kontrolünde cevap aranması gerekiyor. Liv Hospital hekimlerinden kalp ve damar cerrahı Doç. Dr. Cem Arıtürk, endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı Dr. Saida Dashdamirova, Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Op. Dr. Gamze Baykan Özgüç bu kişiler için Ramazan’a özel uyarı ve önerilerini sıralıyor. Doç. Dr. Cem Arıtürk: “Kalp dostu besinlerden ramazanda da vazgeçmeyin” Bazı kalp-damar hastaları için oruç tutmak tehlikeli olacağından kesinlikle önerilmez. Dolayısıyla hastalar, doktorlarının önerileri doğrultusunda hareket etmeli, eğer doktorları izin vermiyorsa kesinlikle oruç tutmamalılar. Oruç tutabilecek kalp hastalarının ise ramazan boyunca dikkatli olması gereken konu, beslenme şeklidir. Vücudumuzun ihtiyacı olan yağ tüketimi için ağırlıklı olarak sağlığımıza ‘iyi’ gelen; diğer adıyla doymamış yağlı besinleri tercih edin. Doymuş yağ içeriği yüksek gıdaları ise belirli ve gerekli ölçülerde tüketin, ‘kötü’ olarak nitelendirdiğimiz trans yağlardan mutlak…