Çubuklusu babaları, Münir Özkul’u, Sümerbank’ı, aile pikniklerini hatırlatan pijamalar… Sateni, pamuklusu, basması, askılısı, şortlusu, dantellisi, ‘anne tipi’ olanıyla renkte, tasarımda, malzemede sınır tanımayan gecelikler… Yeşilçam filmlerinden dolayı aklımıza ‘zenginlik alameti’ olarak kazınmış seksi kombinezonlar,
efil efil sabahlıklar, kalantor robdöşambrlar… Peki her şey nasıl başladı? İşte ‘yatak giyimi’nin tatlı tarihi…
Geceleri ne giyerek uyumayı tercih ediyorsunuz? Gecelik mi pijama mı? Pamuklu mu ipek saten mi? Bol ve geniş mi tam bedeninize göre mi? Hatta belki şunu bile sormak gerek: Giyinik mi yatıyorsunuz, çıplak mı? Siz doğallığı tercih ediyor, gecelik/pijama kullanmıyor olabilirsiniz ama çoğunluk; tarzı, modeli, malzemesi değişse de yüzyıllardır onları giyiyor. Peki milyonlarca insanın alışkanlığı haline gelen, dev bir endüstrisi olan bu macera nasıl başladı, nasıl gelişti?
Önce sözlük anlamı… Etimolojik köklerinin Farsçaya dayandığı da Hindistan’a uzandığı da söyleniyor. Farsçada ‘pây’ ayak, ‘câme’ ise giysi demek. Hintçede ‘epai-jama’ olarak görülen kelime, en basit manasıyla ‘bacak giysisi’ manasına geliyor. Pijama fikrinin Avrupa’ya, Asya’daki kolonilerden dönen İngiliz askerleri sayesinde gittiği düşünülünce, Hindistan’ın İngiliz sömürgesi olduğu yıllar üzerinden de bağlantı kurulabilir.
Bir zenginlik alameti
1800’lü yıllardan önce, insanlar yatmak ve uzanmak için özel bir giysi yerine günlük iç çamaşırlarını giyiyorlardı. Osmanlı’da ‘entari’ olarak bildiğimiz ‘yatak elbiseleri’ ise eski Roma ve Mısır’da görülen tuniklere benziyordu ve Orta Çağ’da çok popülerdi.
Başlangıçta pijamalar daha kalın ve katmanlı oldukları için, özellikle soğuk iklimlerde, uyurken ısınmanın bir yolu olarak doğdular. Haliyle evlerini ısıtmakta zorlananlar tercih ediyordu. Zenginler böyle bir sorun yaşamıyordu ama onlar da bu ‘yatak takımları’nı lüksün göstergesi olarak bir ‘gece takkesi’yle süslüyorlardı. Bu gece şapkaları öyle büyük bir zenginlik işaretiydi ki soylular vasiyetlerinde belirterek ailelerine miras bırakıyorlardı.
Önce Asya’da tercih edilen bu gece giysileri, Avrupa’ya tanıtılan harem pantolonlarının öncüleriydi ve çoğunlukla erkekler arasında popülerdi. Bu pamuklu dokumalar başlangıçta ilhamını erkek gömleklerinden alıyordu. Sıfır yaka, düğmeleri olan bir üst ve aynı yumuşak kumaştan, bazen düğmeli, bazen de belindeki iple büzülüp bağlanabilen rahat bir pantolon. Kadınların bu giysiyi gardıroplarına alması 1900’lerin başlarını yani Avrupa’da Viktoryen dönemi buldu. Bu tarihten sonra da gecelik/pijama dünyası daha çok kadınların yön verdiği bir alan haline geldi.
Gösterişe verilen önemle öne çıkan bu dönemde ‘yatak kıyafetleri’ne de değer verilmesi çok şaşırtıcı değildi. Bir zenginlik göstergesi olarak, lüks yatak çarşaflarına eşlik eden beyaz gecelikler, kadınların vazgeçilmezi olmaya başlamıştı.
Muhafazakârın öfkesi:
Başkası da mı görecek?
Onlar tercih edilir oldukça gelişmeler de hız kazandı. Tasarımcılar yatak giysilerini zarafet ve güzelliği aktarabilecek bir şey olarak görmeye başlayınca dantel, fiyonk gibi süslemeler eklediler. Tabii bu şık katkılar, muhafazakârları kızdırdı. Çünkü bu, pijamaların başkaları tarafından da görüleceği anlamına geliyordu.
Fakat fitil ateşlenmişti bir kere. 19’uncu yüzyıl sonları ve 20’nci yüzyıl başlarında yenilikçi modeller görülür oldu. Tasarımcılar renkli ve farklı dokuma malzemeleri kullanıyorlardı. Pijama yavaş yavaş gizemini kaybedip günlük gardırobun bir parçası haline gelmeye başlamıştı.
Bu esnada Türkiye’de neler oluyordu? Yazar Gökhan Akçura, durumu Aka Gündüz’ün (Hüseyin Avni) Şubat 1942’de Yedigün dergisinde yazdığı ‘Pijamanın Tarihi’ adlı makalesine başvurarak 1. Dünya Savaşı ortalarına kadar bizde pijamanın bilinmediğini, görülmediğini anlatır. Gündüz, o makalede şöyle diyordu: “Harpte kazanç arttı. […] Orta ve kenar Avrupa’ya gidişgeliş arttı. Ve nasıl türediyse birdenbire pijama türedi ve göz açıp kapayıncaya kadar da üredi. Önceleri bir hayret, bir hayret! Pantolondan, ceketten gecelik olur mu? Bununla nasıl yatağa girilir? Fakat ne yaparsın; moda, zenginlik modası…”
Batı’da ilk büyük patlama ise 1920’lerde yaşandı. Kadınlar 1900’lerin başlarında Osmanlı etkisinin de yoğun hissedildiği şalvarımsı ya da harem tarzı diyebileceğimiz pijamalardan giyiyorlardı. Ancak kadın modasında dönüm noktası sayabileceğimiz 1920’li yıllardan sonra her şey değişti. Kadınlar artık vücutlarını gizlemek yerine dişiliklerini, cinsel güçlerini vurgulamak istiyorlardı.
‘Caz çağı’nın eğlenmeyi ve dans etmeyi seven, partilere giden, saçlarını ‘erkek gibi’ kestiren, cesur giyimli, kısa ve dar elbiseli kadınlarının gecelik ve pijamaları da her renkte, püsküllü, dantelli, tüylü, süslü, ipek ve saten gece takımlarına evrildi. Sahneye, seksi görünümü örtmek yerine daha da görünür kılan sabahlıklar çıktı.
Parti kıyafeti olarak pijama
ABD ve Avrupa’da 1930’lu yıllarda da devam eden bu hamleler, 1940’larda 2. Dünya Savaşı nedeniyle büyük kesintiye uğradı. Savaş sona erdiğinde, üretim yeniden canlandı. Bu alana yepyeni bir soluk getirecek isim de bu yıllarda doğdu. Fransız moda tasarımcısı Christian Dior, kadınların kendini ‘düşes gibi’ hissetmelerini istiyordu. Onun dantel süslemeli, zarif işlemeli, uzun saten gecelikleri 1950’li yıllarda bir devrim niteliğindeydi.
Bu modellerin, geceliklerin iyice kısaldığı ve daha seksi bir görünüm kazandığı 1960’lı yıllar tarzının şekillenmesine öncülük ettiği söylenebilir. ‘Babydoll’ gecelikler, şifon katmanları ve kadın vücudu formunu öne çıkaran ipeksi kumaşlar, iç çamaşırlarının da seksi bir ton kazandığı dönem ruhunun imzası haline gelmişti. İpekten yapılmış, geniş paçalı ‘palazzo’ pijamalar da çok modaydı. Bir enteresan gelişme de ABD’li moda tasarımcısı Halston’ın (Roy Halston Frowick), 1968’deki defilesiyle yaşandı. Pijama tarzı böylece ilk kez ‘yüksek moda’da yer buldu. Popüler dergiler okuyucularına yeni tarz gece kıyafetleri için iç çamaşırı reyonlarını öneriyordu.
Sıra ‘bilimsel uyku giysisi’nde
1970’li yıllarda çalışma hayatı baskısı da arttıkça evde rahatlık öne çıkar oldu. İnsanlar bütün gün yoruldukları işten döndüklerinde yeni bir ‘derli toplu’ görüntüye girmek yerine biraz ‘salmak’ istiyordu artık. Haliyle ibre bu yöne döndü.
1970’lerin sonunda başlayan ‘disko çağı’nda cinsiyet sınırları iyiden iyiye aşılmıştı. Kadınlar bolca erkek kıyafeti de giyiyordu artık. Bu eğilim uyku giyiminde de kendini gösterdi. Erkekler için tasarlanan rahat, pazen pijama altları, sıcaklık ve rahatlık arayan tüm kadınların radarına girdi.
Kadınların ‘yatak giyimi’, iffet timsali düz beyaz geceliklerin moda olduğu 19’uncu yüzyıldan cinsiyet kalıplarının ilk kez yıkıldığı 1920’lere, hâlâ gıpta edilen seksi 1960’lar tarzından bugüne, baştan ayağa dantel sabahlıklardan terletmeyen pijama takımlarına sürekli evrildi. Artık bilim dünyası gece boyu kalp atışı, nefes alma ve uyku pozisyonunu izleyen sensörlerle donanmış ‘akıllı pijama’larla ilgileniyor.
Değişmeyen şeyse tek: Yatağa neyle girdiğiniz de uykunuzu etkileyen şeylerden biri. Yolunuzu bulmakta zorlanıyorsanız yardıma hazırız. Kaliteli uyku için en uygun gecelik/pijama önerilerini sitemizin ‘İdeal Uyku’ bölümünde bulabilirsiniz.