İster Ayurveda’ya, ister modern tıbbın son araştırmalarına bakalım; sağlıklı bir beden için hiç durmadan tekrarlanan en önemli öğüt gün içinde yeterince su içmektir. Peki nasıl?
Su içmek bedenimiz için neden bu kadar önemli? Suyun organlarımıza, sindirim ve sinir sistemimize, cildimize, kemiklerimize, kısacası tüm dokularımıza etkisi ne?
“Bedenimiz neredeyse sudan oluşur” desek başımız ağrımaz. Evet, bacağımıza dokununca elimize katı bir form gelir ama insan vücudunun yüzde 80’i sudur. Bu anlamda, aslında salataya doğradığımız iceberg marulundan ya da cacığa rendelediğimiz hıyardan pek de bir farkımız yoktur.
Tek ve en önemli farkımız, bu bitkilerin suyu topraktan ihtiyaç duydukları her an kökleriyle çekebilmesi, bizimse kalkıp bir bardak su içmemiz gerektiğini hatırlamak zorunda oluşumuzdur.
Susadıysanız su içme vakti geçmiş demektir
Ağzımızda kuruluk hissedene kadar “Susadım” demeyiz. Oysa ağzımızda kuruluk hissettiğimiz bir aşamaya gelmişsek hücresel anlamda susuzluk çekmeye başlayalı saatler geçmiş demektir.
Fark etmişsinizdir: Çok susadığınız bir anda, kalkıp bir bardak su içtiğinizde beyin susamışlık sinyalini anında keser. Oysa o suyun hücresel seviyede tüm bedenimize ulaşması saatler alacaktır.
Yani beyinden susama sinyali almamak, her zaman suya ihtiyacımız olmadığı anlamına gelmeyebilir.
Bu yüzden doğal su içme rutininde ilk kural, susamadan su içmek olmalıdır.
Günde sekiz bardak ideal mi?
İkinci kural, yeterince su içmiş olmaktır. Günde sekiz bardak kimisine az geleceği gibi, bazı insanlar için de fazladır. Burada önemli olan kiloya, boya, yaşa, mevsime, aktiflik durumuna, yapılan spora, yenilen yiyeceklere uyumlu miktarda su içmiş olmaktır.
Ayurveda’ya göre ideal su içme miktarının uyanık olduğumuz her saat başında bir bardak olduğunu söyleyebiliriz.
Elbette bu miktar yaz mevsiminde artan pita enerjisiyle fazlalaşacağı gibi, kış mevsiminde değişip vataya dönüşen dosha ile azalabilir.
Önemli olan insanın kendi bedenini iyi gözlemlemesi, neye ihtiyaç duyduğunu fark etmesidir.
Eğer sabah uyandığınızda yanağınızda gördüğünüz yastık izi geç iyileşiyorsa, susuz kalmışsınız demektir.
Ve bu susuzluk nemlendirici kremlerle geçmez. Çünkü susayan, cilt hücrelerinizdir.
Canlı su iç, canlan!
Nasıl bir su içtiğimiz, ne kadar içtiğimizden de önemli bir konu aslında. Maalesef doğal su kaynaklarına ulaşıp avucumuzun içinden kana kana su içebileceğimiz hayatlar yaşamıyoruz. Ve en önemlisi dünyadaki temiz su kaynakları; tekstil, inşaat, konvansiyonel hayvancılık gibi sanayilerin suyu kullanım biçimleri yüzünden her geçen gün azalıyor.
Hal böyleyken içtiğimiz suların çoğu Ayurveda’da ‘ölü su’ olarak bilinen, mineral açısından yoksul, iyonları aktif olmayan, çeşitli hastalıklar barındıran ve bedenimizin enerjisini düşüren sular.
Canlı su içmek için öncelikle suyumuzun cam ya da toprak bir kapta muhafaza edilmesi gerektiğini bilmeliyiz.
Plastik şişeden su içmek, damacanada beklemiş su içmek bedenin enerjisini düşürüp içeni uzun vadede hasta edecektir.
Zemzem ve Lourdes gibi şifalı suları ya da bulunduğunuz bölgede ulaşabildiğiniz doğal kaynak sularını mümkün olduğunca bol içmek böbreklere iyi gelecektir.
Su içmeyi unutanlara…
Ben ajandama her sabah sekiz küçük kare çizip, içtiğim her bir bardak suda karelerden birini boyuyorum.
Böylece su içmek hem eğlenceli bir aktiviteye dönüşüyor hem de gün içinde başka bir konuyla ilgili not alırken renkli karelerden boş olanları görüp su içmeyi hatırlamış oluyorum.
Bu arada uykudan en az iki saat önce su ya da herhangi bir sıvı içmeyi bırakıyorum ki gece yarısı uykum ha bire bölünmesin, rüyalarım rengini yitirmesin.