1950’li yıllara kadar günlük hayatımızın pasif bir parçası sayılıyordu. Ama 70 yılda fark edildi ki beyinlerimiz uyku sırasında son derece aktif. Üstelik günlük performansımızı, fiziksel ve zihinsel sağlığımızı, henüz yeni yeni anlamaya başladığımız birçok yönden etkiliyor. O zaman yakın plan: Uyku nedir, neden önemlidir?

Yatsan

Önce, mecaz anlamlarını dışarıda bırakarak, Türk Dil Kurumu sözlüğündeki anlamına bakalım: “Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu.”
Oysa bilim bize yıllar içinde uyku sırasında ‘her türlü etkinliğin’ azalmadığını, örneğin beynin son derece aktif olduğunu gösterdi.
‘Misalli Büyük Türkçe Sözlük’teki tanım şöyle: “Organizmanın, dinlenip toparlanabilmesini sağlamak üzere vücuttan ve dış dünyadan gelen uyarıları fizyolojik ve geçici olarak idrak edememesi durumu.”
Evrimsel biyolog Dr. Çağrı Mert Bakırcı ise “Uyku, belli bir uyarı eşiğinin altında olan dış uyaranlara yönelik tepkilerin büyük oranda baskılandığı, bilincin neredeyse tamamen kapalı olduğu, istemli kas faaliyetlerinin bazı istisnalarla birlikte baskılandığı ancak özellikle beynin ve hormonal sistemin son derece aktif olduğu, vücudun genel olarak dinlendirilmesi, bakımının yapılması, sorunlarından arındırılması ve süreçlerin düzenlenmesi için genellikle günlük olarak kendini tekrar eden bilişsel ve sinirsel bir algı durumudur” diyerek anlatıyor uykuyu.
Yani artık Türk Nöroloji Derneği’nin şu tespitinin doğruluğunu biliyoruz: “Uyku günlük yaşamın bir süre için kesintiye uğraması ya da boşa geçen zaman değil. Zihinsel ve fiziksel sağlığımızı her gün yenilememiz için önemli olan ve yaşamımızın üçte birini kapsayan aktif bir dönem.”

Yatsan

Tek kriter asla yetmez

Şimdi biraz daha derinlere bakabiliriz. Bu tanımlamalardan anlayabildiğimiz ve deneyimlerimizden bildiğimiz gibi, hem çok karmaşık hem de gayet öngörülebilir değişikliklerin eşlik ettiği bir süreç uyku. Bu değişiklikler arasında koordineli, spontan ve dahili olarak üretilen beyin aktivitesinin yanı sıra hormon seviyelerinde dalgalanmalar ve kasların gevşemesi de yer alıyor. 
Uykuyu tanımlamak için tek bir kriter yok. Davranışsal, duyusal, fizyolojik gibi pek çok durumu karşılayan gözlemler yapmak gerekiyor. Bazen bu kriterlerden biri veya daha fazlası uyku sırasında eksik olabiliyor (örneğin uyurgezerlik) ya da uyanıkken (örneğin sakin bir şekilde otururken) de görülebiliyor.
İnsanlarda ve hayvanların çoğunda uykuyla ilişkilendirilen karakteristik duruş, yatış pozisyonu. Bu duruştaki iskelet kaslarının gevşemesi ve çevreye karşı daha pasif bir rol oynaması, uykunun da en önemli belirtileri. Uyuyan insanın dış ortama duyarlılığının azalmasının tipik göstergesi ise kapalı göz kapakları.

En doğru dilek: İyi uykular!

Bu noktada, uykuyu benzer diğer durumlardan ayıran üç ek kriteri de belirtmek gerek: Tersine döndürülebilirlik (yani uyanma; örneğin tıbbi olarak uyutulma veya koma düşünüldüğünde), tekrarlanma (sistemin bir döngüyle işlemesi) ve kendiliğindenlik (‘uykum geldi’ kalıbının özeti).
Uykunun meydana gelmesi her zaman net bir düzene sahip olmasa da, önceki uyku dönemlerinin süresi ve aralıklarına dair bilgiyle, en azından kısmen öngörülebilir nitelik taşıyor. 
Bu en temel bilgileri öğrendiğinize göre artık ‘Uyku Hakkında’ bölümümüzdeki diğer başlıklara göz atarak sizi çok daha iyi bir hayata götürecek evrenin kapılarını aralayabilirsiniz. Hepimize iyi uykular!