Hava sıcaklıklarının özellikle gün içinde değişkenlik gösterdiği mevsimlerde migren atakları daha sık görülüyor. Migrenin tetiklenmesiyle birlikte ortaya çıkan sorunlardan biri de uykusuzluk. Peki mevsim geçişlerinde migren ataklarına karşı neler yapılabilir? Acıbadem Üniversitesi Nöroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Elif Ilgaz Aydınlar, İyi Uyku İyi Hayat okurları için anlattı.
* Migren nasıl bir ağrı türü? Diğer baş ağrılarından en önemli farkı ne?
– Migren çoğunlukla aralıklarla gelen, başın yarısını ya da her iki tarafını tutabilen, orta ya da şiddetli dereceli, zonklayıcı tipte bir baş ağrısı. Çoğu kişide bu baş ağrısına ses, ışık, koku hassasiyeti, bulantı ya da kusma eşlik edebilir. Ağrı bazen 72 saatte kadar uzayabilir. Hastalarımız sıklıkla, merdivenleri çıktıklarında ya da öne eğilip yerden bir şey aldıklarında şiddetlendiğini ifade eder.
* Nasıl evreleri oluyor?
– Prodrom, aura, ağrı devresi ve postdrom olmak üzere dört evre şeklinde seyredebilir. Migrenli 5 kişinin 1’inde, ağrıdan önce aura dediğimiz bulgular gelişir. En fazla bir saat süren bu dönemde kişide parlak ve zikzaklı ışıklar görme, görme alanının bir tarafını görememe, bir gözde görmede tamamen kayıp, konuşmada yavaşlama, vücutta uyuşma, baş dönmesi gibi sorunlar görülür. Bu bulgular kaybolduktan sonraki bir saat içinde baş ağrısı başlar. Auralı ya da aurasız migrenden saatler hatta günler önce prodrom dediğimiz öncü yakınmalar görülebilir. Bu dönemde kişide unutkanlık, dikkatini verememe, kolay acıkma, aşırı esneme, yorgunluk, huzursuzluk gelişebilir. Postdrom ise ağrı bittikten sonra görülen yakınmalardır. Hastalarımız bu dönemde birkaç saat süren aşırı yorgunluk, unutkanlık, sırt-boyun ağrısı, konsantrasyon güçlüğü gibi şikâyetleri tarifler.
* Migren ağrıları, ağrı eşiği skalasında kaçıncı sırada yer alıyor?
– Hastalarımın çoğu ağrılarını 10’lu ağrı skalası üzerinden 7-8 şiddetinde diye tarif eder. Ne yazık ki azımsanmayacak sayıdaki hastalarımın ağrısı 10 üzerinden 10 şiddetine kadar çıkar. Migreni olan kişi işini, günlük aktivitelerini yürütmekte zorlanır. Ailesi ve dostlarıyla kaliteli geçireceği vakti kısıtlanır. Programlarını iptal etmek zorunda kalabilir.
* Hangi yaş gruplarında sık görülüyor? Cinsiyet ayırt ediyor mu?
– Migren, Türkiye’de her 5 kadından ve her 10 erkekten 1’ini etkileyen, yaşam kalitesini olumsuz yönde etki eden bir hastalık. Yani özellikle ergenlikten sonra kadınlarda daha sık görüyoruz. Ülke nüfusumuzun ise yüzde 15-20’sini etkilediğini düşünüyoruz.
* Genetik etkilerden bahsetmek mümkün mü?
– Migren tanısını alan bireylerin yarısından fazlasının aile öyküsünde en az bir migrenli kişiye rastlıyoruz. Yani migreniniz varsa anne ya da babanızda rastlama olasılığınız yüksek. Ayrıca sizin de çocuğunuza aktarma olasılığınız yüzde 50-75 oranında. Migren ve genetik üzerine yapılan araştırmalar ailesel auralı migreni olan kişilerde KCNK18 gen mutasyonunun varlığından bahsediyor. Günümüzde genetik inceleme yaptığımız tek migren tipi, ailesel hemiplejik migren. Otozomal dominant geçiş gösteren, nadir görülen, bu migren türünde zonklayıcı, ışık ve ses hassasiyetinin eşlik ettiği migren baş ağrısı ortaya çıkmadan kısa süre önce vücudun bir yarısında his kaybı, güç kaybı gelişiyor. Bu güç kaybı birkaç saat ya da gün sonra geçiyor; çocuk ve gençlerde görülebiliyor.
Uykusuzluk mu migrenden, migren mi uykusuzluktan?
* Migrenle birlikte görülebilen başlıca sağlık sorunları hangileri? Uyku sorunları bu sıralamada nerede duruyor?
– Günlük yaşam aktivitelerini kısıtlayan migren, farklı sağlık sorunlarıyla birlikte görülebiliyor. Migrene başka hastalıklar eşlik edebiliyor. Bu hastalıkların teşhisi ve migren ağrısıyla birlikte tedavi edilmesi önemli.
Fibromiyalji: Migren olan hastalarımızda fibromiyalji sendromuna sık rastlıyoruz. Bu iki hastalığın benzer patofizyolojik mekanizmalar sonucunda geliştiğini düşünüyoruz. Fibromiyalji kendini yaygın vücut ağrısı, boyun ve sırtta tutulma, devamlı yorgunluk hali gibi bulgularla gösterebiliyor.
Uykusuzluk: Migreni olan pek çok kişi, ataklarını uykusuzluğun tetiklediğini ifade ediyor. Ayrıca uykudan uyandıran şiddetli baş ağrıları kişinin uyku kalitesini bozuyor. Uyku sorunları depresyonla birlikte görülebiliyor. Uyku apne sendromu, huzursuz bacak hastalığı, diş sıkma gibi durumlar da uykunun kalitesini etkiliyor. Uyku sorununun etkili tedavisi migren ağrısının kontrolünü de kolaylaştırıyor.
Depresyon-anksiyete: Bu duygu durum bozuklukları, kişide migren ağrılarının sıklaşmasına ve kronik hale gelmesine zemin hazırlayabiliyor. Hayattan zevk alamama, konsantrasyon güçlüğü, sık ağlama, kendini değersiz hissetme gibi duygular mutlaka migrenle birlikte ele alınmalı.
Gastrointestinal sistem hastalıkları: İrritabl bağırsak sendromu (IBS) başta olmak üzere migrenle bağlantılı birçok mide-bağırsak hastalığı bulunuyor. IBS; karın ağrıları, ishal ve kabızlık gibi bağırsak alışkanlığı değişiklikleriyle kendini gösterebiliyor. Yaşam tarzı ve beslenme değişikliği ve probiyotik kullanımı IBS’nin kontrolünde yardımcı olabiliyor.
* Migren atakları neden sonbaharda artıyor? Mevsime özgü nasıl önlemler alınabilir?
– Sonbahar değişken hava koşullarıyla kendini gösteren bir mevsim. Migreni olan çoğu kişi için mevsim geçişleriyle dalgalanan barometrik basınç, potansiyel bir tetikleyici. Bu nedenle hastalarımızın sonbahar mevsimine özgü önlemler almalarını öneririz. Özellikle rüzgârlı ve fırtınalı havalarda başlarını korumalarını; şapka, bere takmalarını isteriz. Hava değişikliklerini takip edip düşük basınçlı günlerde özellikle uykusuzluk, stres, açlık gibi diğer tetikleyicilerden uzak durmalarını tavsiye ederiz. Ayrıca hastalarımız hava durumunu takip ederek yağmurun şiddetli olabileceği saatlerde evde kalmayı tercih edebilir. Yine bu dönemde baş ağrısı günlüğü tutarak migren tetikleyicilerini tanımlamak daha kolay olacaktır. Ağrılar haftada bir sıklığına ulaşmışsa önleyici tedaviye başlamak isteriz.
* Uyku ve migren ilişkisini tavuk-yumurta metaforuyla açıklamak doğru mu? Hangisi diğerini daha fazla tetikliyor?
– Birçok hastamız uykusuz kaldıklarında ya da fazla uyuduklarında ağrılarının tetiklendiğini ifade ediyor. Öte yandan migreni olan hastaların uykuları ağrı nedeniyle bölünüyor, uykuya dalmaları gecikiyor. Bu nedenle migreni olan hastalarımızın uyku hijyenine dikkat etmelerini önemsiyoruz. Her gün aynı saatte yatmalarını ve aynı saatte kalkmalarını istiyoruz. Hafta sonu da bu düzenlerini korumaları önemli. Gündüz şekerlemeden kaçınmalı, yatmadan birkaç saat evvel yemek yemelerini bitirmiş olmalılar. yatak sadece uyumak için kullanılmalı, yatak odası karanlık ve serin olmalı. Çay-kahve gibi uyarıcı maddeleri öğleden sonra tüketmelerini de önermiyoruz.
Migren beslenmeden etkilenen bir hastalık. Aç kalmak, öğün atlamak hastalarımın çoğunda gördüğümüz önemli bir tetikleyici.
Aç kalmayın, öğün atlamayın
* Migren yaşam kalitesini nasıl etkiliyor?
– Hastalarımızın yaşam kalitesini bozuyor. İşte ve evde istedikleri gibi fonksiyon görmekte zorlanıyorlar. İşte konsantre olmak, okulda ders dinlemekte sorun yaşıyorlar. Okullarını aksatan, iş değiştiren hastalarım var. Çocuklarının, yakınlarının önemli olaylarını, ağrı yüzünden kaçırabiliyorlar. Birçok aktiviteye başım ağrır korkusuyla katılamıyorlar. Baş ağrısı zaman zaman aile içinde çatışmaya yol açıyor. Kronik migreni olan hastalarım her gün baş ağrısı çektikleri için, yakınlarını inandırmakta güçlük çekebiliyor.
* Beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleriyle migreni kontrol altına alabilmek mümkün mü?
– Migren beslenmeden etkilenen bir hastalık. Aç kalmak, öğün atlamak hastalarımın çoğunda gördüğümüz önemli bir tetikleyici. Bazı gıdaların bazı hastalarımızda ağrıyı tetikleyebildiğine de şahit oluyoruz. Bu gıdalar kişiden kişiye farklılık gösteriyor. Yedikten sonraki birkaç saat içinde ağrı tetikleniyorsa, o şüpheli ürünü mönüden çıkarmakta fayda var. Hastalarımızın bir bölümü alkollü içeceklerden de etkilenebiliyor. Kafein ağrı kesici etkisi gösterebiliyor fakat yoğun kahve tüketimi ağrının sıklaşmasına neden olabiliyor. Uykunun bozulmaması için öğleden sonra yoğun kafein tüketiminden kaçınılmasını tavsiye ediyoruz.
* İlaç tedavisi ve diğer tedaviler migrenle baş etmede ne derece başarılı sonuç veriyor?
– Sık migren atağı geçiren hastalarımıza ağrılarını gidermek üzere bir tedavi planı oluşturmak isiyoruz. Migrende etkinliği kanıtlanmış bazı kalp ve epilepsi ilaçlarını birkaç ay boyunca, her gün düzenli olarak almalarını öneriyoruz. Bazısında antidepresan ilaçlarla tedavi de başlıyoruz. Bu tedavilerin çoğu hastalarımızın çoğunda ağrı sıklığı ve şiddetini yarı yarıya azaltmakta başarılı. Hastalarımızın bu arada fazla ağrı kesici kullanmalarını istemiyoruz. Yoğun ağrı kesici kullanımı ağrıların sıklığını artırabiliyor.
Ağızdan koruyucu tedavi önerdiğimiz kadın hastaların gebelik planlarını da bilmek istiyoruz. Epilepsi ilaçlarını yakın zamanda gebelik planlayan hastalarımıza tavsiye etmiyoruz. Bunun dışında bazı durumlarda magnezyum, riboflavin ve koenzim Q10 gibi nutrasötikler (ilaç şeklinde hazırlanmış besin bileşenleri) de kullanabiliyoruz.
Sık görülen sorun: Ağrı kesici bağımlılığı
* Peki, migren aşısı için kimler aday?
– Enjeksiyon yoluyla uygulanan monoklonal antikorlar, migren tedavisi için özel olarak geliştirilmiş ve ruhsatlandırılmış yeni koruyucu ilaçlar. Bu ürünler halk arasında aşı olarak bilinse de, aslında bir aşı değil. Bir migren atağı sırasında beyindeki sinirler ve kan damarları, kalsitonin geniyle ilişkili peptit (CGRP) denilen bir maddeyi serbestleştiriyor. CGRP, ağrının gelişmesinde, sürdürülmesi ve beyin damarlarının genişlemesinde önemli rol oynuyor. Migren ataklarının sıklığını, şiddetini ve süresini azaltmayı hedefleyen yeni migren önleyici tedaviler yani, monoklonal antikorlar, CGRP’nin ya kendisine ya da reseptörüne yapışıyor. Böylece ağrının ortaya çıkmasını önlüyorlar. Ayda dört ya da daha fazla migren atağı olan kişiler bu iğneleri tıpkı insülini enjekte eder gibi, ayda bir kez, cilt altına uyguluyorlar. Tedavi süresinin en az 6 ay olmasını öneriyoruz. Tedaviye ait en sık gördüğümüz yan etkiler; enjeksiyon yerine ait reaksiyonlar, kabızlık, halsizlik, kas ve eklem ağrısı. Nadiren alerjik reaksiyona da neden oluyorlar. Altı aylık süre içinde gebelik planlayan hastalarımıza bu tedaviyi önermiyoruz.
* Baş ağrısı günlüğü, tedavi sürecinde hastanın ve hekimin işini kolaylaştırıyor mu?
– Migrende ağrılı günlerle ilgili detaylı notlar almak; ağrı sıklığını, süresini ve tetikleyicilerini belirlemeyi kolaylaştırıyor, tedaviyi daha başarılı kılıyor. Bu nedenle hastalarımızdan, hekimlerine gitmeden birkaç hafta önceden başlayarak ağrılarını kaydetmelerini istiyoruz. Ağrı hangi gün ortaya çıkmış, ne kadar şiddete ulaşmış, aldığınız ağrı kesici nedir, ağrı ne kadar sürmüş gibi sorulara yanıt verecek şekilde kayıt tutulması önemli.
* Migren için kullanılan ağrı kesiciler bağımlılık yapıyor mu?
– Sıkça rastladığımız bir sorun bu. Migren hastalarımız ağrıları sıklaştığında, genellikle daha fazla sayıda ağrı kesici almaya başlıyor. Bu durum da bir müddet sonra ağrıların ağrı kesicilerle geçmemesine ve sıklaşmasına neden oluyor. Ağrı kesiciyi almadıkları gün şiddetli ağrı deneyimliyorlar. ‘İlaç aşırı kullanımı baş ağrısı’ olarak nitelendirdiğimiz bu ağrı türünü önlemenin en iyi yolu, ağrılar sıklaştığında bir nöroloji uzmanına başvurmak ve migren önleyici tedaviye başlamak.
SIKÇA SORULAN SORULAR
Migren Nasıl Bir Ağrı Türüdür?
Migren çoğunlukla aralıklarla gelen, başın yarısını ya da her iki tarafını tutabilen, orta ya da şiddetli dereceli, zonklayıcı tipte bir baş ağrısıdır. Çoğu kişide bu baş ağrısına ses, ışık, koku hassasiyeti, bulantı ya da kusma eşlik edebilir.
Migren Cinsiyete Göre Ayrım Gösterir mi?
Migren her 5 kadından ve her 10 erkekten 1’ini etkileyen, ergenlikte kadınlarda daha sık görülen bir rahatsızlıktır.
Migren Genetik midir?
Migren tanısı olan kişilerde en az 1 (bir) migrenli kişiye rastlanır. Bu kişilerin anne ve babasında migrene rastlama ve hastalığı çocuklarına aktarma oranı çok yüksektir.