Yenilenmek demek, bazen küçük, bazen büyük değişimlere kucak açmak demek. Bu yeni durumlara alışmak ise her zaman sandığımız kadar kolay olmayabiliyor. Peki nasıl baş edeceğiz?

Yatsan

Hayatımızda bir belirsizlik ya da değişim söz konusu olduğunda, olağan tepkilerimiz ve başa çıkma stratejilerimiz her zaman işe yaramayabilir. Çünkü aslında çoğu insan rutini sever, olayların kontrolünün kendisinde olduğunu bilmek iyi hissettirir. Aslında bu durumlarda ihtiyacımız olan ve genel olarak geliştirmemiz gereken şey zihinsel çeviklik; yani değişen koşullara uyum sağlamamıza izin verecek şekilde düşünme, hissetme ve hareket etme pratiğidir…

Belirsizlik dediğimizde aklınıza hemen altüst olmuş bir hayat ya da kaos gelmesin. Taşınma veya yeni bir iş gibi ilk bakışta olumlu görünen değişikliklerde de öngörülemeyen bir şeyler yaşama ihtimali ve dolayısıyla belirsizlik ortaya çıkabiliyor. Hepimiz güvende olmayı sevdiğimiz için belirsizliğe bir dereceye kadar tahammül edebiliyoruz; bu normal. Ancak bazılarında bu eğilim diğerlerinden daha fazla olabiliyor.

Planlı yaşamayı seven, sürprizlerden hoşlanmayan, beklenmedik şeylerle karşılaştığında hızla tolere edemediği için tüm günü mahvolan birini düşünün. Bu tür insanların çoğu, belirsizliğin verdiği rahatsızlıktan kaçınmak için ‘güvenlik davranışları’ diyebileceğimiz şeylerle meşgul olur; çok sayıda liste yapmak, her şeyi en az iki kez kontrol etmek, aşırı hazırlık yapmak veya başkalarından sürekli teminat istemek gibi… Belirsizlikten hoşlanmayan kişiler çok daha endişeli olabilir çünkü endişelenmek aslında onlara en azından bir şeyler yaptığını düşündürerek zor bir durumu kontrol hissi verir.

Zihinsel çevikliğin gücü 

Ama asıl kurtuluş, yukarıda sözünü ettiğimiz zihinsel çeviklik veya psikolojik esneklik denen davranış tarzını geliştirmekte gizli. Psikolojik esnekliği olan biri değişime açıktır, hatta değişimi heyecan verici bulabilir. Bir sorunu çözmeye çalışırken birçok farklı çözüm dener. Dünyayı siyah-beyaz görmez, başkalarından bir şeyler öğrenmeyi sever ve genellikle bazı sıra dışı fikirleri vardır.

Zihinsel çeviklik konusunda bir kitabı da bulunan psikolog ve yazar Elaine Fox, konuyu “Hayatın herhangi bir sorununa uyan tek bir çözüm yok” diyerek özetliyor: “Hayatta farklı türde sorunlarla ve onların üstesinden gelmeye çalışırken farklı türde engellerle karşı karşıya kalacağız ve bunların hepsi için de farklı yaklaşımlara ihtiyacımız var.”

Peki zihinsel çeviklik nasıl geliştirilir? Bunun da kişiden kişiye değişen yolları var elbette. Ama en önemlilerinden birkaçını sıralayabiliriz…

Geçiş süreçlerine direnmeyin 

Hayatınızda bir şey değiştiğinde; mesela bir işten ayrıldığınızda, bir ilişkiyi bitirdiğinizde veya sevdiğiniz birini kaybettiğinizde, bir geçiş sürecinde olduğunuzu kabul edin. Bu süreçlerin ilerlemesi zaman alır ve aceleye getirilemezler. Sonuçta ister istemez sizde de bir şeyler değişecek. Kendinize karşı nazik ve kabul edici olun; atlatmaya çalışırken kendinizden çok fazla beklenti içine girmeyin.

Değişime hazırlanın 

Değişimler bazen beklenmediktir ama bazen geldiğini görürsünüz. Hayatta büyük bir değişiklik beklediğiniz zaman, etrafındaki duygularınızı keşfetmeye biraz zaman ayırın. Bunun için, hayatınızın farklılaşacağı tüm alanları listeleyip sizi endişelendirenleri belirleyebilirsiniz. Gerekliyse kendinize geride bırakacaklarınız için yas tutma fırsatı verin ama dikkatinizin önemli kısmını heyecan duyduğunuz yeni fırsatlara ayırın.

Bakış açınızı değiştirin 

Bunu yapmanın bir yolu, sizi rahatsız eden küçük bir şey bulup onun olumlu yanını görmeye çalışmaktır. Örneğin işe gidip gelme süreniz uzamış olabilir, ancak bu sevdiğiniz podcast’leri dinlemek için fazladan zamanınız olduğu anlamına gelebilir. Bir sorunla karşılaştığınızda en mükemmel tek çözümü bulmaya çalışmak yerine bir avuç küçük çözüm için beyin fırtınası yaparak da bakış açınızı değiştirebilirsiniz. Ya da hayran olduğunuz kişilerin bir listesini yapıp kendinize sorun: Sizin yerinizde o olsaydı ne yapardı?

Farklı bir soru sorun 

Hayat zor olduğunda, kendimizi genellikle ‘neden’ sorusu üzerinde dururken buluruz: “Bu neden benim başıma geliyor?” Elaine Fox, bu anlarda onun yerine ‘nasıl’ı sormayı öneriyor: “Bu durumu nasıl değiştirebilirim?” Ya da belki zaten bir ‘nasıl’ sorusu soruyor ama yanlış olanı seçiyorsunuzdur. “Bu kadar çok çalışmayı nasıl bırakırım?” yerine daha kolay bir soru deneyin: “Tiyatroya gitmek için nasıl zaman bulabilirim?”

Endişeyi geçin 

Tekrarlayan endişe, sıkışıp kaldığımız en yaygın katı düşünce kalıplarından biri. Bundan kurtulmak için, endişelendiğiniz sorunun çözülebilir olup olmadığını belirleyin ve mümkünse harekete geçin. Yapabileceğiniz hiçbir şey yoksa Fox, endişeleriniz hakkında ayrıntılı konuşmanızı ve sonrasında da bu kaydı, endişeleriniz sizi artık o kadar fazla etkilemeyene kadar, tekrar tekrar dinlemenizi öneriyor.