Kuşağının akılda kalan oyuncularından… Sinemanın, ekranın ve tiyatro sahnesinin üretken isimlerinden… ‘Annemiz Aşktır’ ve ‘Duyulur Dünyanın Şakası’ adlı iki öykü kitabıyla da okurla buluşan bir kadın Feride Çetin. Beklemediği anda, bir sürpriz gibi ona gelen kızı Hayat’ın, bundan bir sene önce doğmasıyla birlikte de artık bir anne. 2020 Mart’ında, pandeminin Türkiye’de resmen ilan edilişinin hemen ardından dünyaya gelen kızı Hayat’la, bir senedir İstanbul-Midyat ve Karamürsel hattında ‘akıcı yoğun’ bir hayat sürüyor. Bu dönemin çoğunu, rol aldığı TV dizisi ‘Hercai’nin çekildiği Midyat’ta geçirdi anne-kız. Çetin’le koşturmacası bol rutininde, yoğun set ortamında ve bol seyahatli bir dönemde Hayat’la uyku maceraları üzerine sohbete oturduk.
Kızınız Hayat, hayatınıza ne zaman girdi?
– 12 Mart 2020’de, Taksim’de dünyaya geldi Hayat. Hamileliğimin ilk üç ayında Hayat’tan habersizdim. Daha önce hiç gebelik geçirmemiştim. Artçı regllerim devam etmiş bir süre, bazı kadınlarda oluyormuş. Bir-iki mide bulantım olmuştu ama o dönem farklı şehirlerde üç iş birden yapıyordum. Yorgunluk sebebiyle olduğunu düşündüm. Doktor “Benimle dalga mı geçiyorsun? Kaç yaşında kadınsın, bunu nasıl anlamıyorsun” demişti! Sonra da çalışmaya devam ettim. Birkaç kaza da geçirdim hatta. Hamile olduğumu bilmediğim zaman da geçirmiştim küçük kazalar. Ama Hayat, ismi gibi, hayata tutunuyor.
Hamileliğinizin son aylarında uyku düzeniniz nasıldı?
– Sekizinci ayın sonuna kadar çalıştım. Uzakta çalıştığım için uçağa da bindim. Arada Karamürsel’e, eşim Murat’ın yanına da gidip geliyordum. Çok zordu. Rol aldığım dizide (Hercai) canlandırdığım rol de çok depresifti, trajediler yaşayan bir karakterdi. Merdivenlerden yuvarlanıyordu, oradan buradan düşüyordu… Sette yardım ediyorlardı ama yine de dönüp baktığımda bazen kendime kızıyorum o kadar çalıştığım için. Doktorlar çocuğun bunların oyun olduğunu hissettiğini söylüyor ama ne kadar hissetse de sürekli bağırıp çağıran, trajedi yaşayan bir kadından bahsediyoruz.
Hamileliğin sekizinci ve dokuzuncu aylarında çok az uyudum; günde en çok 2-3 saat. 51 kiloyla başladığım hamileliği 81’le bitirdim. Spor yapıyordum ama yemeğe de vermiştim kendimi. O da tek zevkimdi, kolay geçmiyordu çünkü. Hem reflüden dolayı hem de karnım çok büyük olduğu için sağa-sola dönüp yatmalarda sorun yaşadım. Nefes alışverişlerim düzensizdi. Ama son güne kadar spor yaptım; yürüyüş, hamile yogası, pilates…
Başıma gelmiş en mucizevi şey…
Doğum süreciniz nasıldı?
– Bir doula (doğum koçu) ile anlaştım. Midyat’taki doktorumdan çok memnundum. İstanbul’daki doktorumu ararken de iş görüşmesi yapar gibi doktor görüşmesi yaptım. Doula’mın da iki doktorumun da kafaca bana en uygun insanlar olduğundan emin oldum. “Sezaryen diye yalvarsam bile lütfen, her şey yolundaysa normal doğum için beni destekleyin” dedim ki gerçekten öyle oldu. Hastanede sezaryen için yalvarıyordum ve küfrediyordum! Üç ebe ve doktorum Irmak Bircan beni çok rahatlattı.
Doğum toplamda 15 saat sürdü. Evde başladık, 8 santim açıldığında doula’mın yönlendirmesiyle hastaneye geçtik. Hastanede suya girdim, yerde egzersizler yaptık. Masada çok uzun süre durmadım. Murat bir noktaya kadar yanımdaydı, onu kovdum, “Erkek istemiyorum” dedim (gülüyor). Son iki ıkınmada başını elliyordum bebeğimin. Hayatımda başıma gelmiş en mucizevi şey; sürekli hatırlayıp “Bundan büyük mucize yaşamayacağım herhalde” diyorum.
Doğum sonrası için çocuk bakımı ve çocuk uykusuna dair araştırma, hazırlık yapmış mıydınız?
– Hayır; ne çocuğun odası hazırdı, ne doğru dürüst eşyası vardı. İki-üç zıbın almıştım sadece. Hangi kafadaysam, bana bir şeyler inecek diye bekliyordum herhalde. O gün pandemi ilan edildi! Bir emzirme koçuyla anlaşmıştım, gelemedi. Nasıl emzireceğimi de bilmiyorum… Meme ucu düşüyor, kopuyor, bir sürü şey oluyor… YouTube’dan video izleyerek öğrenmeye çalıştım, kimse yoktu yanımda. Pandemiyle ilgili yasaklar gündeme gelince annem de üçüncü günden sonra evine dönmek zorunda kalmıştı.
Ne zaman isterse meme veriyorum
Hayat’ın ilk zamanlardaki uyku düzeni nasıldı?
– Gazlı olması beni üzüyordu. Ama dört ay civarında, tam da doktorun dediği gibi bir gecede kesildi gaz. Eski yöntemleri bile denedik uyusun diye, ayakta sallamadan tut da… Hepsini yaptık Murat’la. Ve ne yazık ki memede uyutmaya çok alıştırdım onu. Geçen gün doktoru sordu; “Anne demiyor değil mi, meme diyor” diye… “Evet” dedim, “Çünkü seni meme olarak görüyor. Alışmış. Her istediğinde memeyi veriyorsun, o ona haz duygusu veriyor” dedi. Hiç bu şekilde düşünmemiştim. İlk 3 yaş bebekle tam birliktelik kurmak gerekiyor diye doğru bir şey yaptığımı zannediyorum. Ne zaman isterse meme veriyorum; uçakta, sokaklarda, her yerde… İnsanlar rahatsız oluyor; ben “Bakmayın, ne yapayım” diyorum…
Uykuyla ilgili önerilen belirli yöntemleri de denedim ama olmayınca memede uyutmaya başladım. Çevremdeki anneler de “Meme-uyku ilişkisini kes, geceleri uyuyamıyorsun, çalışıyorsun. Senin için çok problem olacak” diye uyardı ama herhalde yoğun çalıştığım için vicdan azabı geliştirdim. Zaten az vakit ayırıyorum çocuğa… Memeyle ilişki bundan sonra nasıl olacak bilmiyorum.
‘Asla yapmam’ dediğim her şeyi yaptım
Akşam uykusu rutini nasıl Hayat’ın?
– Hayat ninniyle uyuyor; iki-üç ninnim var. Bazen kendim de geceleri söz yazıyorum. Odada Zen müzikleri oluyor; su sesi, deniz sesi… Gün içinde çok yorulmuşsa üç dakikada uyurken, yorulmamışsa bazen iki saati bile bulabiliyor. Günde toplam 12-13 saat uyuyor. Gündüz de iki kere uyuyor. Oturmuş bir düzenden bahsedebiliriz. Hayat yardımcı bir çocuk, çok zorladığını söyleyemem. Çok yoğun çalıştığım bir dönem annem baktı Hayat’a. O da ya ayakta sallıyor ya da kucağında sallayarak uyutuyordu. Babası da pışpışlayarak ya da ayakta sallayarak uyutuyor. İki saat kadar sürüyor ama bu!
Hamilelik sürecinde “Asla yapmam!” deyip de yaptığınız şeyler oldu mu?
– Her şey! Anneliğimin özeti bu benim; kız arkadaşlarımda görüp de yargıladığım her şeyi yaptım. “Asla battaniyede sallamam” diyordum mesela, yaptım. Bununla ilgili bir sürü video izledim, çocuk için iyi bir şey değil aslında o kadar sallamak. Vücudumda sallarken çocuğu değil kendimi sallıyorum ama battaniyede çocuğu sallıyorsun. Bunları yaptığıma pişmanım ama yaptım; ne yapayım, çaresizdim, kimsem yoktu…
Sette herkes Hayat’ın uyku saatlerini biliyordu
Setiniz Midyat’ta olduğu için Hayat da ilk senesini orada geçirdi, orada nasıl bir düzeniniz vardı?
– Hayat beş buçuk aylıkken Midyat’a gittik. Orada Hayat’ı hemşerileri olarak görüyorlar, “Bizim kızımız” diyorlar. Hamileliğim orada geçti, bebekken alıp oraya gittim. ‘Hayat Hanım’ ismini taktılar kızıma, ben de onunla dalga geçerek ‘Hayat Hanım’ diyorum. Midyat’ta annem yanımdaydı; üç çocuğunu yardımsız büyütmüş, mükemmel bir annedir. Setten eve sabah 4’te, 5’te geldiğimde annem çok kızardı. Ama bizim işimiz de böyle, saatleri yok… Settekilere çok minnettarım, herkes çok yardım etti. Özellikle oyuncular, kendi programlarından feragat edip bana uymaya çalıştılar. Herkes Hayat’ın uyku saatlerini biliyordu. O saatlerde evde olmamı sağlıyorlardı. Küçük yerde çalışmanın avantajı vardı. İstanbul’da da birkaç bölüm çektik, o sırada anneme bıraktım, asla gidemedim yanına… Midyat’ta beş dakikada yanına gidip emzirip, uyutup sete dönebiliyordum.
Annenizle bebeğin uyku alışkanlıkları konusunda çatışıyor muydunuz?
– Evet. Annem memede uyutma konusunda çok eleştiriyor beni. Bir de Hayat o gün yorgunsa, çok ağlamışsa yanımda yatırıyorum. Annem buna da kızıyor. Çocuğu yatağında yatırmam gerektiğini söylüyor. Evet ama asıl benim ihtiyacım var Hayat’la birlikte olmaya. O beni regüle ediyor,
işyerimdeki sıkıntılarımı, hayatla ilgili stresimi alıyor. Ona dokunmaya ihtiyacım var. Emzirmekten de haz alıyorum.
Normalde kendi yatağında mı yatıyor?
– Gittiğimiz her evde kendi yatağı var Hayat’ın. Başlarda sütüm az gelirken, doktorun önerisiyle gece mamaya başlamıştım. Ona ne yazık ki devam ediyorum. Karnı doysun diye gece mama hazırlıyorum. Yatağa her akşam 20.00’de giriyoruz. Önden odayı havalandırıyorum, müziği açıyorum. Hayat’ı hazırlamaya 18.30-19.00’da başlıyorum. 20.30’da uyumuş oluyor genelde. Önce biberon veriyorum. 10 dakika da meme veriyorum. Mayışınca memeden çekip kucağımda sallamaya devam ediyorum ve yatağına geçiriyorum. Gece üç-dört kez uyanıyor, emziriyorum. O gece Hayat’a ihtiyacım varsa yanıma alıyorum (gülüyor).
Her çocuğun kendi hikâyesi var
Anne adaylarına herhangi bir tavsiyeniz olur mu?
– Almaktan en hoşlandığım tavsiye şu: Her çocuğun kendi hikâyesi var. Siz nasıl bir insansanız çocuğunuz da ondan biraz etkilenecek, yolda beraber yürüyeceksiniz. O yüzden kimseye bir şey söyleyemem. Bana da şunu önceden söyleseler inanmazdım: Bir çocuk doğuracaksın, ona üç şehirde birden bakacaksın, uzunca bir süre Midyat’ta yaşayacaksınız…
Farklı bir iklim. Hayat’ın başlarda alerji problemi vardı, döküntü yaşadı. Uyuz hastalığına kapıldı. Bölge doktorları çok yardım etti. Onların ilaçlarıyla, merhemleriyle iyileşti. Onların tavsiyesiyle daha az yıkadım Hayat’ı, “Bu bölgede ayakta kalmasını istiyorsan çok sık yıkamamalısın” dediler, cildin florasını korumak için. O iklime ayak uydurdu Hayat ve eti çok seviyor mesela. Normalde hiç et yememiştim ama orada et yemeye başladım, Hayat da etsever oldu. Bulunduğu çevreye en doğal şekilde ayak uydurma fikriyle hareket ediyorum.
Sizin uykuyla ilişkiniz nasıl?
– Çocukluğumda da uyuyan bir insan değildim. Yıllar içinde uyku problemlerim oldu; doktorlar “Bazı insanlar az uyur, o kadar dert değil” dediler. Günde dört-beş saat uyuyan bir insandım ama artık yorgunluk hissediyorum. Uykuya ihtiyacım var. Umarım bu uzun tatille beraber uyumaya başlayacağım. Uykusuzluk iyi bir şey değil. İşyerinde bir sürü hata yapıyordum ve sürekli herkesten anlayış diliyordum; “Lütfen, hiç uyumadım, anlayın beni” şeklinde… Kendi uyku düzenimi sağlamaya çalışacağım artık. Meditasyonla, kafamı boşaltarak…