Tüm doğal afetler ve beklenmedik zamanlarda yaşanan olaylar kişilerde travmaya yol açabiliyor. Ancak tepkiler cinsiyetlere göre farklılık gösteriyor. Genellikle erkekler, toplumda genel kabul görmüş cinsiyet rolleri nedeniyle bu travmaları görmezden gelmeye eğilimli olabiliyor.Yatsan

Son deprem felaketiyle bir kez daha yaşadık. Afet sonrası hemen hemen herkeste görülen travma, kişilerin uyum sağlayan baş etme mekanizmalarını olumsuz yönde etkiliyor. Şiddetin tüm alt alanları dahil olmakla beraber, özellikle cinsel şiddet, fiziksel yaralanma ya da ölüm olaylarına doğrudan veya dolaylı olarak tanık olmak, psikiyatri alanında travmatik deneyim olarak adlandırılıyor. Bu süreçte nelere dikkat edilmesi gerektiğini Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden uzman klinik psikolog Solin Çekin anlatıyor.

Travmalar farklı tepkilere neden oluyor 

Kişinin ruhsal baş etme mekanizmalarını son derece olumsuz etkileyen travmatik deneyimlerin, zamansız gerçekleşmesi ve hatta bazen ölümle sonuçlanması, bu olumsuz etkilerin ana nedenlerinden bazıları. Bu tarz yıkıcı sonuçlara sebep olan travmalar; kaygı, geri çekilme, korku ve kaçınma tepkilerine neden olur. Travmaya dair algıların birçoğu travmanın daha çok fiziksel yaralar oluşturması yönündedir. Ancak travmaların kişiye göre değişmekle beraber, cinsiyetlere göre de zaman zaman farklılık gösterdiği noktalar olmaktadır.

Doğal afetler sonunda duygusal sorunlar ortaya çıkabilir 

Doğal afetler, insanlığın var olduğu günden beri korkularının temeli. Ani ve öngörülemez oluşu, insanlar üzerinde büyük etkiler bırakabilmekte. Bu türden bir doğal afet felaketine maruz kalan bazı bireylerde, fiziksel bir yaralanma olmasa da duygusal açıdan birtakım sorunlar ortaya çıkabilir. Ülkemiz özellikle deprem bölgesi, yaşanan büyük depremler sonrası kişilerde çeşitli tepkiler ortaya çıkmakta. Tabii bu çeşitli tepkiler kişiden kişiye değişiklik göstermekte. Aslında gelişen tepkiler tamamen normaldir ve bu tepkilerin neler olduğunu bilmemiz, olayın psikolojik etkilerinden daha çabuk kurtulmamıza yardımcı olmaktadır.

Süreç uzayınca sorunlar ortaya çıkabilir 

Çoğu zaman depremin kendisi sorunmuş gibi görünse de aslında daha çok içeriğindeki belirsizlik bireyde korku oluşturur. Deprem gibi ağır sonuçlara yol açan afetlerde, süreci normal seyrinde götüren bireyler birkaç hafta içinde yeni duruma alışıp gündelik hayatlarına devam ederken; bazı kişiler için bu sürecin uzaması ‘akut stres bozukluğu’na veya ‘travma sonrası stres bozukluğu’na yol açabilmektedir.

Erkekler travmayı bastırabiliyor 

Bu tarz durumlarda genellikle erkekler, toplumda genel kabul görmüş cinsiyet rolleri nedeniyle yaşadıkları travmaları görmezden gelmeye eğilimli olur. Anne ve çocuk arasında bir güven alanı varken baba figürü, hepsini kapsayan bir güven alanı oluşturmayı hedefler. Bu, gerek toplumsal cinsiyet rolleri gerekse insan doğası açısından bu şekilde devam eder. Dolayısıyla erkek bireyler daha güçlü görünmeye ve daha soğukkanlı durmaya özen göstermektedirler. Bu durum da kişinin yaşadığı travmayı bastırmasına sebep olmaktadır. Destek başvurularının fazlalığı nedeniyle travmatik yaşam sonrası kadınların daha fazla travmatize olduğu düşünülür. Erkeklerin daha örtülü bir travmatik süreçten geçtikleri düşünülebilir.

Hemen terapi yapılmaz 

Deprem sonucu travmatize olan bireyler, özellikle ilk günlerinde yıkıma, enkaza, can kayıplarına ya da yakınlarından haber alamama gibi durumlara şahit olanlar için ilk etapta güvenli bir alan oluşturma ve yakınlarıyla iletişime geçmelerini sağlamak çok büyük önem taşır. İlk olarak bu kişilerin kendilerini güvende hissetmeleri ve temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyor olmalarını sağlamamız gerekmektedir. Yani öncelik hastaya güvenli alan oluşturmaktır. Sonrasında ise duygularını anlamaya yönelik terapötik ilişki üzerinden görüşmeler planlamak gerekir. Travma terapileri kesinlikle kötü yaşantıları hafızadan silmek ya da unutturmak gibi düşünülmemelidir. Travma odaklı terapilerde duygusal işlemleme sürecine destek sağlanır ve böylece kişi gerçekliğe daha bilinçli bir yaklaşım içerisinde olur. Eğer tüm terapötik süreçlere rağmen travmatik yaşam kişinin işlevselliğini belirgin düzeyde bozuyorsa bir psikiyatr desteğine yönlendirilme yapılmalıdır.