Aşk duygusuna ve ikili ilişkilere farklı açılardan bakmayı öneren, bugünlerde sahnede olan tiyatro oyunları arasından bir seçki yaptık. Karşınızda, salondan memnun ayrılacağınız, aşk konulu beş oyun…Yatsan

Shakespeare’in, üstünden geçen yüzyıllara inat hâlâ tazecik aşk kokan hikâyeleri, İstanbul’un işgal günlerinde alev alan bir öykü ya da romantizm klişelerine ters köşe yapan, sahne üstü hareketi bol bir komedi… Merkezine aşkı alarak, şubat ayının soğuk akşamlarını ısıtmaya aday olan tiyatro oyunlarından birkaçı… İkili ilişkilere ve aşka farklı açılardan bakan, sahneye; seyircinin birbirinden farklı duygularını uyandıracak yorumlar çıkaran beş oyun önerimiz var bu ay size. İster partneriniz ya da belki de flörtünüzle, ister tek başınıza, ister arkadaş grubunuzla çıkarın tadını. İyi seyirler!

Uçuş uçuş bir gece

Biraz Eksik Yaz Gecesi, Biraz Fazla Rüyası/Kumbaracı50

Yatsan

Shakespeare’in en eğlenceli oyunlarından ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası’na, Kumbaracı50’den yepyeni ve genç bir yorum. Aşkın doğasındaki, belli bir mesafeden bakınca hayli saçma gelen davranış biçimleriyle de iki insanın bir araya gelmesine karşı örülen türlü duvarlar da inceden dalgasını geçer, ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası’. Kumbaracı50’nin Can Doğan’ın çevirisi, İsmail Sağır’ın uyarlaması ve yönetimiyle sahnelediği versiyonun odağında; genç âşıklar Hermia-Lysander, Helena-Demetrius ile türlü sakarlıklar sonucu bu dörtlünün talihine istem dışı müdahaleler yapan meşhur peri Puck var. Bir de dük ile kraliçenin düğünü için oyun sahneleme derdinde olan ‘halk tabakası’ Bottom ile Quince elbette… ‘Puck’ rolündeki Gülhan Kadim başta olmak üzere tüm oyuncu ekibi tempoyu bir an dahi düşürmüyor. Sadeleştirilmiş dili, erkeklerin kadınlar üzerindeki baskısına yaptığı atıfları ve aşkın neden olduğu tuhaflıkları gayet komik bir rejiyle aktarması sayesinde, orijinal halinden bile eğlenceli bir oyun çıkmış ortaya. Periler, büyüler, sihirli çiçekler, doğanın çarpıcı halleri ve masal mı yalan mı belli olmayan tatlı, rengârenk bir hikâye…

* 11 ve 19 Şubat, 20.30’da Kumbaracı50’de.

Yağmurlu gecede hesaplaşma vakti

Pencere/Oyun Atölyesi

Yatsan

Canlı izlemeye herhalde hiç doyamayacağım iki çok iyi oyuncudan, çetrefilli bir kadın-erkek ilişkisinin öyküsü. İngiliz oyun yazarı ve senarist David Hare’nin yazdığı, Birkan Uz’un yönetiminde 2016’da beri sahnelenen -haliyle demini iyice almış- bu Oyun Atölyesi yapımında, bir kadınla erkeğin, ilişkilerinin bitmesinden üç sene sonra, kadının evinde yaşanan uzun gecelerine konuk oluyoruz. Ustalıkla kaleme alınmış, her detayıyla ince ince işlenmiş, kime hak vereceğiniz konusunda tereddüt edeceğiniz bir kadın-erkek ilişkisinin bugünü ve geçmişi arasında bir gezintiye çıkıyoruz… Kyra ile Tom’un hiç sarkmayan, sıkmayan atışmasında hem inatçı, güçlü ama kalbi kırık kadına hem de bencil, kibirli, patavatsız adama yakın hissedebilirsiniz. Gerçekçi ev dekorunun içinde, ikilinin yeniden buluşmasına şahit olan yağmurun eşliğinde kendinizi akışına bırakmakta hiç zorlanmayacağınız bir oyun…

* 8 Şubat 20.30’da Zorlu PSM’de, 14 Şubat 20.30’da Oyun Atölyesi’nde ve 22 Şubat 20.00’de Ankara MEB Şura Salonu’nda.

 

Ölümsüz âşıklara yüksek enerjili bir yorum

Romeo ve Juliet / DasDas

Yatsan

Yeni sezonun ışıltılı yapımlarından biri. Shakespeare’in ölümsüz âşıklarının o bildik hikâyesine ‘Aşk nedir?’ sorusunu merkeze koyarak bakıyor, DasDas’ın Nagihan Gürkan ve Mert Fırat yönetimindeki yorumu. Dekoru, ışık tasarımı, göz alıcı kostümleri ve danslarıyla seyircinin dikkatini her an üzerinde tutmayı başaran bir oyun. Romeo’da seyircinin televizyon ekranında tanışıp sevdiği Deniz Can Aktaş’ı, Juliet’te tiyatro seyircilerine yabancı bir isim olmayan Naz Çağla Irmak’ı izliyoruz. Oyunun -bence- ‘yıldızı’ ise dahil olduğu her oyuna imzasını atan, bu kez ‘Juliet’in dadısı’ rolünde izlediğimiz Başak Kıvılcım Ertanoğlu. Hülya Gülşen, Erdem Akakçe, Barış Gönenen ve Ümit Erlim’in kıvrak ve deneyimli sahne performanslarını göreceğiniz oyun aşkın nasıl da nefret, rekabet, ayak oyunları ve şiddet ikliminde kaybolduğuna dikkat çekme niyetinde. Tüm detayları sayesinde oyunun enerjisi hayli yüksekte seyrediyor, bilhassa genç seyircinin salondan hoşnut ayrılacağına şüphe yok.

* 12 Şubat 20.30’da, 27 Şubat 17.00’de DasDas Sahne’de.

 

Yatsan

Anti-romantik komedi

Aşk Geçmişim / Tatlı Ekşi Tiyatro

Şebnem Bozoklu ve Rıza Kocaoğlu canlı performanslarını sahnede en az bir kere izlemenizi önereceğim iki donanımlı oyuncu. Onları sahnede buluşturan, her yönüyle cayır cayır günümüzden seslenen bu oyun, kadın-erkek ilişkilerine her iki taraftan da bakıyor. 1980 doğumlu İskoç yazar D.C. Jackson kuşağının kendini bulamama, ilişki kurma/kuramama, sorumluk alamama, “Ne yapıyorum bu hayatta?” sorgulamasından kurtulamama hallerini, hem kadının hem erkeğin gözünden anlattığı bir metne yerleştirmiş. ‘Aşk Geçmişim’ bir anti-romantik komedi. Ve hitap ettiği seyirci kitlesinin –şehirli, beyaz yakalı, orta yaş- oyunun hemen her anıyla özdeşleşebileceği bir oyun. Melisa Doğu’nun performansını ayrıca seveceksiniz! Oyuncular farklı karakterler ve dönemler arasındaki geçişleri çok küçük aksesuar, dekor değişimiyle -sahne üstünde müthiş seri bir şekilde- hallediyor. Tam bir ‘kendini iyi hisset’ yapımı.

* 17 Şubat Perşembe, 20.30’da Zorlu PSM’de.

 

Yatsan

Kadınların kalbinden kadınlar anlar

Nihayet Makamı / Kumbaracı50

“Sevmek değil de, canımı teslim etmek benimkisi…” Müzisyen, yazar, oyuncu ve yönetmen olarak çağdaş Türkiye tiyatrosuna dört koldan can veren bir isim olan Burçak Çöllü’nün yazıp yönettiği, başka türlü bir aşk öyküsünden çıkıp geliyor bu güçlü ifade… 1918’de, İstanbul’un işgal altında olduğu karanlık günlerde, Şaire Şehvar Hanım ile onun hizmetçisi -çocukluk yıllarından beri de aynı çatı altındaki yoldaşı aslında- Sabriye arasında geçen küçük bir öykü… Şehvar Hanım Gülhan Kadim’e, Sabriye Ayşegül Uraz’a teslim edilmiş. Ayşegül Aykaç farklı zaman dilimlerinde hareket eden bu hikâyenin şarkılarına ses verirken tüy gibi dolaşıyor sahnede. Oyun katman katman açıldıkça sahnede canlı dinlediğimiz şarkılar da Sabriye’nin dudaklarından dökülenler de kalbimizi kaplamaya başlıyor. Her iki kadının da ruhunun aydınlık ve karanlık taraflarını gösteren, bu iki ruhun gölgelerinde heybetli bir aşkı dolaştıran, unutulmaz bir oyun… “Kadınların kalbinden, kadınlar anlar” dedirten türde…

 * 24 ve 25 Şubat 20.30’da Kumbaracı50’de.