Hypnos
Annesi gece, babası karanlık… Karşınızda ‘hipnoz’un da isim babası olan, uykudan sorumlu Yunan mitolojisi kahramanı. Rivayete göre annesi Nyks (Gece), az sayıda kaynakta geçen babası Erebus (Karanlık), kardeşi ise Thanatos (Ölüm) olan bir tanrıdır. İki kardeş de yeraltı dünyasında yaşar. Hypnos’un karısı Pasithea ise halüsinasyon veya rahatlama tanrıçasıdır.Hypnos, Lethe (Unutkanlık) Nehri’nin kenarındaki, geceyle gündüzün buluştuğu büyük bir mağarada yaşar. Mağaranın girişinde bazı hipnotik bitkiler yetişir, içeri ışık ve ses giremez. Hypnos’un 3 bin çocuğundan biri sayılan ve adı Latincede ‘biçim’ anlamına gelen ‘morphe’ kelimesinden türemiş olan Morpheus ise insanlara çeşitli biçimlerde görünen düşleri simgeler. Uyku ve düş tanrılarının hepsi ve haliyle babası Hypnos gibi Morpheus da kanatlıdır.
Grelin
Kilo kilo acıya gark eden hormon Dünyayı saran büyük bela obezitenin arkasında da… Evet, bildiniz; az uyku var! İşin kilit noktasında ‘açlık hormonu’ diye de bilinen grelin var. Kan dolaşımındaki grelin seviyeleri yükseldiğinde acıkıyoruz. Yemek yedikten sonra bu seviyeler düşüyor ve leptin (tokluk hormonu, ayrıntılı bilgi için ‘L’ maddesine bakınız) yükselişe geçiyor.İşte grelin hormonunun fazla üretilmesi daha fazla yemeye, dolayısıyla da kilo almaya neden oluyor. Konu hakkında derin araştırmalar yapan Dr. Eve Van Cauter’ın çarpıcı bir bulgusu daha var: Uyku her gece birkaç saat azaltıldığında tatlıya, karbonhidrat açısından zengin yiyeceklere ve tuzlu atıştırmalıklara yüklenme oranı yüzde 30 ila 40 oranında artıyor. İyi uyuyun ki, şu grelin canavarını uyandırmayın!
Fazlar
Hangi yollardan geçiyoruz? Uyku başladığı gibi biten, kesintisiz bir süreç değil. Birtakım evrelerden oluşuyor. Uyku araştırması alanında yapılan en büyük keşiflerden biri de bu.Başlangıç atışı, 1952 yılında Chicago Üniversitesi’nden geliyor. Yüksek lisans öğrencisi Eugene Aserinsky ve Prof. Nathaniel Kleitman, belirleyici göz hareketlerine dayanan iki faz tespit ediyorlar: NREM uykusu (Non-REM, hızlı göz hareketlerinin olmadığı evre) ve REM uykusu (hızlı göz hareketlerinin olduğu evre). Araştırmalar devam ediyor ve ilerleyen yıllarda NREM, artan derinliğe göre 1-4 olarak dört evreye daha ayrılıyor (Bu döngüyü ve detaylarını ‘Uykunun Evreleri’ bölümümüzde bulabilirsiniz). Dolayısıyla şimdilik beş adet uyku fazından söz ediyoruz. Ancak bilim dünyasının bu alandaki araştırmaları hız kesmeden sürüyor. Belki yakın gelecekte yepyeni evrelerden bahsedebileceğiz. Bir de küçük bilgi verelim: Araştırmalara göre uyku evreleriyle ertesi sabah akılda kalan bilgi sayıları ilişkilendirilince derin NREM uykusu galip geliyor. Yeni bir şeyler üzerine çalışırken aklınızda olsun.
Esnemek
Ani artış varsa ciddiye alın Herkesin uykulu olduğunda sergilediği farklı davranış biçimleri olabilir ama biri var ki tüm dünyada geçerli: Esnemek.Yılanlar ve balıklar… Kediler ve köpekler… Hatta yaşamını henüz ana rahminde sürdüren doğmamış bebekler. Belki şu anda bu yazıyı okurken siz de bunu yapıyorsunuz: Esniyorsunuz! Esneme, insanlar ve onun yakın akrabaları sayabileceğimiz ‘sosyal memeliler’in hepsinde görülüyor. Ancak bu kadar yaygın bir özellik olmasına rağmen hâlâ da gizemini koruyor. Aklımızı kurcalayan çok temel iki soru var: 1. Neden esniyoruz? 2. Esnemek neden bulaşıcı?Neden esnediğimiz konusunda yapılan son araştırmalar, bu uykulu iç çekmelerimizin, beyinlerimizin sıcaklığını düzenlemeye yardımcı olduğunu öne sürüyor. Yani esneme, bir beynin sıcaklığını düşürme aktivitesi.Gelelim ikinci gizeme… Bugüne kadar yapılan araştırmalar baz alındığında bulaşıcı esnemenin tek açıklaması var: Empati. Yani başka bir bireyin duygularını anlama ve hissetme yeteneği. Tıpkı birinin gülümsediğini veya kaşlarını çattığını gördüğümüzde, aynı mutluluk veya üzüntüyü hissetmek için onu taklit etmemiz gibi. Uzmanlar şöyle özetliyor: “Bu durum sadece bedenlerimizin ve beynimizin çalışma tarzının bir yan ürünü.”Peki ya aşırı esniyorsanız? İlk akla gelen şey tabii ki yorgunluk ve uyku bozuklukları. Ama kullanılan ilaçların…
Dünya Uyku Günü
Bir gün değil, her gün.. Uyku, hayatımızın yaklaşık üçte birini kaplayan bir temel ihtiyaç. Geri kalanında da asla boş durmuyor. Mutluluğumuzdan kariyer başarılarımıza, sosyal tatminimizden fiziksel görünüşümüze kadar pek çok şey, onunla bağlantılı olarak yükselişe ya da alçalışa geçiyor. Yani kendine ait özel bir günle hatırlanmayı hak eden bir fenomen var karşımızda.Zaten gereken de yapılmış. Daha önceki adı Dünya Uyku Tıbbı Birliği olan Dünya Uyku Derneği’nin organize ettiği bir etkinliğimiz bulunuyor. Dünya Uyku Günü, 2008’den beri her yıl, ilkbahar ekinoksundan önceki cuma günü yapılıyor. Aslında bu, mart ayının üçüncü cumasına denk geliyor ama resmi notu vermeden geçemedik. Hesaplamakta zorlananlar için söyleyelim; en yakın tarihlisi 19 Mart 2021’de, slogan ise “Düzenli uyku, sağlıklı gelecek”.Gelelim bu özel günün amaçlarına… Uykunun önemini hatırlatmak zaten temel hedef. Bunun yanı sıra tıp, eğitim, sosyal hayat ve hatta araba kullanma gibi uykuyla ilgili önemli alanlarda harekete geçme çağrısı yapılması amaçlanıyor. Uyku bozukluklarının önlenmesinde daha sağlam adımlar atılması yoluyla bu sorunların toplumda yarattığı yükün azaltılması da listede. Şimdiye kadar duymadıysanız, ilgilenmediyseniz ya da üzerine düşünmediyseniz Dünya Uyku Günü’nü fırsat bilip biraz vakit…
Çalar saat
Kalkmak için değil, yatmak için kurun Söz konusu uykuysa işin diğer ucunda da uyanmak olacak elbet. Ama nasıl? En baştan başlayalım… Bugün pek çok türü olan ama genel olarak akıllı saatlerimize havale ettiğimiz, istediğimiz vakitte kalkma işinin çıkışı, Sanayi Çağı’nın başlamasıyla aynı döneme denk geliyor. Çarkları döndüren koca fabrikaları işletecek işgücünün senkronize çalışmasına da ihtiyaç duyulunca, biyolojik saate teslim olmaktan çok daha fazlasını yapmak gerekiyor. ‘Niçin Uyuruz?’ kitabının da yazarı olan nörobilim ve psikoloji profesörü, uyku uzmanı Matthew Walker, “Çözüm, çalar saatin tartışmasız ilk (ve en gürültülü) versiyonu olan fabrika düdüğüyle geldi. Düdüğün köyün dört bir yanında çınlaması çok sayıda insanı uykusundan her sabah aynı saatte kaldırmayı amaçlıyordu” diye anlatıyor o dönemi. Biraz acımasız bir yöntem, öyle değil mi?Bugün anladığımız manadakine en yakın ilk çalar saatin mucidi 1787’de, ABD’li Levi Hutchins oluyor. Ancak icadını tamamen kendisini düşünerek yaptığı için, her gün 04.00’te çalmaya ayarlı bir saat oluyor bu. Kişinin kendisine göre ayarlayabildiği ilk çalar saat için ise 1847’yi beklemek gerekiyor. Fransız Antoine Redier bunu başarıp patentini alan ilk kişi oluyor.Gelelim günümüze… Artık hayatımızı kökten değiştiren bu…
Cinsel hayat
Yatağın şifreleri Uyku mu seksten, seks mi uykudan? Evet, bir klişeyle başladık çünkü bu ikilinin birbirine sıkı sıkıya bağlı ilişkisini ancak böyle anlatabilirdik. Şimdi biraz açalım: Uykusuzluk cinsel hayata önemli ölçüde zarar veriyor. Öte yandan, sağlıklı bir seks yaşamı daha iyi uyumanıza yardımcı oluyor ve bu da cinsel hayatınızı daha da iyileştiriyor. Detaylı açıklama ve yönlendirmeler için sizi sitemizin ‘Cinsel Hayat’ bölümüne almadan önce durumu hızlıca özetleyelim… Öncelikle uyku-seks bağlantısının, hamilelik, doğum sonrası yaşam ve menopoz etkileri nedeniyle kadınlarda daha baskın hissedildiğini söylemek gerek. Tüm bu süreçler uykusuzluğa neden olabiliyor ve yorgunluk, stres, depresyon gibi sebeplerle kadınların cinselliğe ilgisini azaltıyor. İyi bir uyku testosteron seviyelerini de koruyor. Chicago Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, bir hafta boyunca gece 5 saatten az uyuyan erkeklerin, 7-9 saat uyuyanlara kıyasla daha düşük testosteron seviyelerine sahip olduğunu gösteriyor. Bir haftalık uyku yoksunluğu testosteron düzeylerini yüzde 10-15’e düşürüyor. Malumunuz; testosteron, libidoyla en yakından bağlantılı hormon.Michigan Üniversitesi’nde 2015’te yapılan bir araştırmaya göre ise kişilerin uyku süresi uzadıkça cinsel istekleri de artıyor. Araştırmalar uykudan önce seksin de, kaygıyı hafifletip rahatlatan endorfin salgılanması sayesinde uyku…
Biyolojik saat
Sirkadiyen ritim de diyebilirsiniz Boşa demiyorlar “İnsan vücudu mükemmel işleyen bir makinedir” diye… Farkındaysanız vücudumuzda belirli aralıklarla tekrarlanan davranış şekilleri söz konusu. Bir numaralı konumuz uyku bunlardan biri. İşte hormonların ne zaman salgılanacağı gibi metabolik işlemleri düzenleyen bu sisteme biyolojik saat deniyor. Sadece insanların değil, tüm canlıların sahip olduğu bir özellik bu. Organizmanın bu döngüsünü düzenlemeye yardım eden ışık, sıcaklık gibi çevresel işaretlere ‘zeitgeber’ adı veriliyor. Tıpkı zamanı ölçen saatlerimiz gibi biyolojik saat de, ‘zeitgeber’ değiştiğinde yeniden ayarlanabiliyor. Buna en iyi örnek, sık seyahat edenlerin gayet iyi bildiği jet-lag (Bu konuda ayrıntılı bilgi için ‘J’ harfine bakın). Son yıllarda adını giderek daha sık duyduğunuz, belli bir periyot içindeki biyokimyasal ve psikolojik davranışlarının bütününü ifade eden ‘sirkadiyen ritim’ de bu tanımın diğer adı. Son araştırmalara göre insanların içsel sirkadiyen saatinin ortalama süresi yaklaşık 24 saat 15 dakika. Bunları inceleyen bilim dalına ise kronobiyoloji adı veriliyor.Hâlâ araştırılan ve elde edilen bulgularla bilim dünyasını her seferinde biraz daha şaşırtan bu alanın daha pek çok sürpriz barındırdığı ise aşikâr. Örnek istiyorsanız 2017 Nobel Tıp Ödülü’nü hatırlatalım. Dünyanın en prestijli ödülünü…
Apne
Geciktirmeye gelmez Yunancada ‘soluksuz kalmak’ anlamına gelen bu kelime, uyku bozukluklarının en yaygın görülenlerinden ikincisi (ilk sırada insomnia var). Kabaca ‘uykuda solunumun durması’ olarak tanımlanıyor. Daha az görülen ‘Santral’ (beyin kaynaklı) ve daha sık rastlanan ‘Obstrüktif’ (tıkayıcı) olmak üzere iki tipi bulunuyor. Hiç öyle hafife alınacak bir şey de değil. Hadi gelin, biraz abartarak söyleyelim; üremenin, dolayısıyla insan neslinin sonunu bile getirebilir! Zira Chicago Üniversitesi’nin bir araştırmasına göre özellikle horlamayla bağlantılı uyku apnesi sorunu yaşayan erkeklerin testosteron seviyeleri, böyle bir derdi olmayan ve benzer geçmişe sahip akranlarından çok daha düşük oluyor. Ayrıca sonuçları arasında kalp krizinden hipertansiyona, beyin felcinden depresyona, unutkanlıktan cinsel isteksizliğe, hatta ani ölümlere kadar yok yok! Neyse ki etkili müdahale yolları geliştirilmiş ve sonuç alınabilen bir sorun. Yeter ki meseleyi anladıktan sonra tedaviyi geciktirmeyin. Uyku apnesi hakkında daha ayrıntılı bilgi için tıklayın.
Erkenci kuş mu yoksa gececi baykuş mu?
En ‘gözü açık’ haliniz günün hangi saatine denk geliyor? Sabahçı mısınız, gececi misiniz yoksa arada bir yerlerde mi? Soruları cevapladıkça puanlarınızı toplayın, tarzınızı söyleyelim.