Pek çok farklı nedeni olabilir, hatta bazen bir nedeni olmayabilir ama şurası değişmez:
Uyurken yüzümüz şişer. Peki çaresi yok mu? Tabii ki var: Gua Sha!

Yatsan

Uyurken yüzümüz şişer. Çok tuzlu yemiş olabiliriz, az su içmiş olabiliriz, hormonal dengesizlikler yaşamış, âdet dönemine girmiş ya da gece çok ağlamış olabiliriz.
Bunların biri ya da tümü, hatta bazen hiçbiri yüzünden uyurken lenflerimiz şişer.
Bazen az. Bazen çok.
Ama muhakkak bir parça daha şiş uyanırız gece yatmadan evvelki halimizden.
Ne kadar su içsek, ödem tutucu ağır yiyeceklerden uzak dursak, spor yapıp toksin atsak da sabah aynaya baktığımızda göz kapaklarımızı üzerlerine iki kurbağa oturmuş, dudaklarımızı ise dozu kaçmış botoks etkisi altındaymışçasına ördekleşmiş halde bulabiliriz.

Ayurveda’nın gençlik formülü

Bu gibi durumlarda yapılacak pek çok basit yöntem var. Kekik çayı demleyip pamukla yüze masaj yapmak, buz küpleriyle suratı hafifçe ovalamak, limonlu ılık su içerek ödem atmaya çalışmak akla ilk gelenlerden.
Ama Ayurveda’nın sunduğu öyle bir uygulama var ki, sadece o günkü şişliği indirip günü kurtarmakla kalmıyor, aynı zamanda cildi daha gergin ve parlak hale getirerek insanı daha dinç ve dolayısıyla genç gösteriyor.
Belki sosyal medyada görüp “Bu insanlar neden suratlarına taş sürüyor?” diye düşünmüş olabilirsiniz.
Aslında yüze taş sürmek/taşla masaj yapmak cilt dokusunu harekete geçirip kılcal damarlardaki kan akışını artırmak hususunda, yüze krem sürmekten çok daha etkilidir.
Kozmetikçiler kızmasın ama kremler cilt dokusunu düzenlemek, yüz kaslarını çalıştırmak ya da hücreleri yenilemek konusunda abartıldığı kadar işe yarayan formüller değildir.
Cildi yenileyip parlatacak ve gözle görülür bir fark yaratacak olan esas dokunuş; elmacık kemiklerine, çeneye, gıdıya, göz çevresine, kulaklara ve muhakkak boyuna uygulanacak hafif masajlardır.
Ayurveda her daim, kadimliğinden ve bilgeliğinden kaynaklanan bir ağırbaşlılıkla anılsa da aslında çok kokoş bir öğreti.
‘Nasıl daha genç görünürüz’, ‘gıdımızı nasıl yok ederiz’, ‘nasıl daha parlak saçlara sahip oluruz’, ‘ayak masajı ne işe yarar’ gibi başlıklar altında tonla bilgi var yazılı ve sözlü kaynaklarda.

Tıkanıklıkları, ölü deriyi sıyırıp atıyor

Gua Sha’nın kelime anlamı sıyırma. Gerçekten de cildin üstündeki ölü deriyi, gözeneklerdeki tıkanıklıkları silip atarak yüze nefes aldırıyor, cildi canlandırıyor bu uygulama. Ama en önemli etkisi, derinin altını, yüz kaslarını çalıştırarak yanakları pembeleştiriyor.
Taşı çeneden başlayıp kulak hizasına kadar, yerçekiminin tersi yönünde hafifçe bastırarak çekmek, ardından aynı işlemi elmacık kemiklerine ve boyun bölgesine de uygulamak gerekiyor.
Göz çevresi çok hassas olduğu için daha hafifçe uygulamak ve taşın küçük bölgesini bu işe ayırmak önemli.
Gua Sha ilk seferde mucize yaratacak bir yöntem değil ama düzenli ve doğru yapıldığında şişlikleri indirip çizgileri azaltmak konusunda oldukça etkili olduğunu görmek mümkün.
Sabır istiyor ve süreklilik gerektiriyor.
Ama sanırım bu, hayatta başarılı olmak istediğimiz her konuda geçerli bir kural.

Hangi taşlarla yapılıyor?

Pembe kuvars, kristal kuvars ya da yeşim gibi taşlar, Gua Sha’da en çok tercih edilen kristaller. İçerdikleri minerallerle cildi beslemelerinin yanı sıra hassas yüz derisine zarar vermemeleri ve üzerlerinde bakteri üreme riski minimum olduğu için de gözdeler.
Kristaller her ne kadar bakteri dostu olmasa da taşınızı kullandıktan sonra sabunlu suyla yıkamanızı ve bir kesenin içinde muhafaza etmenizi tavsiye ederim.
Ben buzdolabında saklıyorum, sabah uyanınca birkaç damla gül suyuyla sildiğim yüzüme soğuk soğuk masaj yapmak çok iyi geliyor.
Bilge bir öğretinin önerisiyle güne başlamak beni mutlu ediyor. Hakikaten Gua Sha masajından mı, yoksa sabahları on dakika da olsa kendime vakit ayırma saadetinden mi bilmem ama yanaklarım pembeleşiyor.