Günlük yaşamda sağlıkla ilgili verilerimizden bilişsel düzeyimize ve ruhsal durumumuza kadar hemen her alanı etkileyen uyku düzeni, ileriki yıllarda ortaya çıkabilecek hastalık risklerimiz için de belirleyici. Peki uzun vadede uyku yoksunluğunun nelere yol açabileceğini biliyor muyuz? Nöroloji ve uyku bozuklukları uzmanı Prof. Dr. Murat Aksu’dan öğrendik.
Günlük koşuşturma içinde bir ya da birkaç günlük uykusuzluğun sonuçlarını hepimiz yaşıyoruz, belki çok da umursamıyoruz. Peki uzun vadede uyku yoksunluğunun çok ciddi sorunlara yol açabileceğini biliyor muyuz? Atakent Acıbadem Hastanesi Nöroloji ve Uyku Bozuklukları Kliniği’nden Prof. Dr. Murat Aksu’ya bu soruyu yöneltince, beyin sağlığını ve hafıza fonksiyonlarını korumak için en önemli önleyici faktörün uyku olduğunu hatırlatıyor. Hatta uykuyu, demansın önlenebilir nedenleri arasında birinci sıraya koyuyor. Prof. Dr. Aksu’yla güncel veriler ışığında meseleyi masaya yatırdık…
Bilgi uykuda yerleşir
Bilginin bir şekilde yerleşmesi ve yapılandırılması uykuda oluyor. Özellikle yavaş dalga denilen derin uykuda insan belleğinin yapısal değişikliklerinin olduğunu biliyoruz. Normal sağlıklı kişilerde, ister genç, ister yaşlı olsun, bilginin yapılandırılması için, bilginin bellekte yer alabilmesi için mutlaka uyku dönemlerinin hem dönemsel hem de süre olarak yeterli olması gerekir.
Demansın önlenebilir nedeni
Bunun yanı sıra unutkanlığın veya bilişsel işlevlerin bozulmasının ön planda olduğu bazı rahatsızlıklar var. Alzheimer ve diğer demans türlerinde santral sinir sisteminde birtakım metabolikler oluşuyor. Bu atıkların santral sinir sisteminden temizlenmesi uykuda oluyor. Uykunun özellikle non-REM (NREM) dediğimiz dönemlerinde, santral sinir sistemindeki atık materyallerin temizlenmesi gerçekleşiyor. Temizliğin ötesinde bir nevi boşaltma işlevi görülüyor. Bu maddelerin bir şekilde atılması gerekiyor ki, bu da ancak uykuda gerçekleşiyor. Eğer bu maddeler atılmazsa santral sinir sisteminde ve özellikle beynin bazı bölgelerinde birikmeye başlıyor. Demansın oluşmasında ve yerleşmesinde bunun çok önemli bir risk oluşturduğu üzerinde duruluyor. Hatta uyku yoksunluğu ve uyku hastalıkları, demansın önlenebilir nedenleri arasında ilk sırada yer alıyor. Şu an elimizdeki bilgilere göre demansın çok değişik nedenleri var ama önlenebilir faktörlerin birinci sırasında uyku yoksunluğu ve uyku hastalıkları geliyor. Sağlıklı uyku hem kişide belleğin daha iyi işlev görmesi için gerekli hem de ileri yaşlarda demansın gelişmesini önlemek için çok önemli bir faktör.
Demans uyku apnelilerde sık görülüyor
Çalışmalarda uyku apnesi olan hastalar 5 yıl süreyle izleniyor ve bunlarda Alzheimer tip demans gelişme risklerine bakılıyor. Bu oran uyku apne sendromu olmayan kişilere göre daha yüksek saptanıyor. Bir başka çalışmada ise uyku süresi-demans ilişkisine bakılıyor. Yine hem kısa uyku süresine sahip olanlar hem de gereğinden fazla uyuyanlarda Alzheimer demans riski fazla bulunuyor. Bu süreler 7 saatin altı ve 9 saatin üzeri olarak belirtilmiş. Genel olarak da 6 saatin altında ve 9 saatin üzerinde uyumak sağlıksız olarak nitelendiriliyor ki, bunlar bizim de sağlıklı bir beyin için istemediğimiz süreler. Demansı olan kişilerin yıllar öncesinde kronik bir uyku yoksunluğu sorunu varsa beyindeki hücrelerin çalışmasıyla ilgili değişiklikler oluşmaya başlıyor. Özetle; uyku azlığı-yoksunluğu, hem performans katili hem de ileriki yaşlarda yaşanabilecek demansa bir zemin hazırlayıcıdır diyebiliriz.
Uykusuz kalan vücutta neler oluyor?
Uyku yoksunluğu olunca sirkadiyen ritim darmadağın oluyor, vücuttaki bütün sistemler olumsuz etkileniyor: Sindirim sistemi, solunum sistemi, kardiyak sistem… Örneğin normalde gece tansiyonumuzun düşmesi gerekirken düşmüyor. Yine sabah uyanmadan bir saat önce gastrointestinal sistemin hareketliliğinin artması gerekirken bu olmuyor. Boşaltım sisteminin gece hareketini azaltması gerekiyor, olmuyor. İştah hormonunun baskılanması ve leptin, grelin hormonlarının dengesinin buna göre olması gerekiyor ama bunlar da olmuyor. Gece yemek yemek zorunda kalıyoruz. Sirkadiyen ritmin döngüsü 24 saat ve bu bozulmuş oluyor. Hemen her sistemde farklı etkiler kendini gösteriyor. Çoğu kişi gece tansiyonun düşmesi gerektiğini bilmiyor ancak gece baş ağrısı olursa kan basıncının yükseldiğini anlıyor.
Saatlerin geri alınmaması nedeniyle sağlıklı uyuyamıyoruz
Şu anda hiçbirimiz sağlıklı uyumuyoruz çünkü saatler geri alınmıyor.
3-4 yıldır 7’den 70’e kaybımız var. Çünkü endojen sirkadiyen ritimle kişinin yaşadığı sirkadyen ritmin örtüşmemesi hepimiz için bir sorun. Olması gereken endojen (yaşamamız gereken, ışıkla ve genlerimizle yönlenerek hücrelerimizin ne zaman aktif olacağını, ne zaman daha az çalışacağını belirleyen uyku-uyanıklık ritmimiz) sirkadiyen ritimle zorladığımız bir sirkadyen ritim var. Bunları örtüştürmezsek beden buna tepki verir ve bu da hastalık şeklinde kendini gösterir. Kişi olur olmadık zamanlarda yemek yer, kortizolü yükseltir, kontrolsüzce kan basıncı yükselir ve vücuttaki işlevlerin hepsi darmadağın olur.
İşte bu genlerimizle belirlenmiş olan sirkadyen yapı aynı zamanda ışığa da duyarlı. Bu yapının birtakım dış etkenlerle bozulması, endojen sirkadiyen ritmin yaşanan sirkadiyen ritimden farklı olması, sağlık sorunlarına yol açıyor. Örneğin kalp damar hastalıkları riskini çok ciddi artırıyor. Bilişsel işlevlerde çok ciddi değişikliğe yol açıyor, bilinç bulanıklığına neden oluyor. Dolayısıyla sağlıklı karar vermeyi etkiliyor ama bu sadece 24 saat uyku yoksunluğu sonucu oluşan bir durum değil. Şehirlerdeki ışık kirliliği de bir etken. Bizim gece uyanık kalmamızı sağlayacak zorlayıcı faktörlerin fazlalığı önemli bir sorun.
Uykudan çalarak iyi öğrenemezsiniz!
Uyumayıp TV seyredeyim, uyumayıp eğleneyim diye yapılan her şey endojen sirkadiyen ritmimizi bozar. Uykunun bellek üzerine etkisi tartışılmaz. Belleğin yapıcı hale gelmesi ve bilginin kalıcı belleğe atılması açısından yavaş dalga uykusu çok önemli. Uykusuz kalarak veya uykudan çalarak iyi öğrenemezsiniz. Uykudan çalarak öğrendiğinizi daha kolay unutursunuz. Bunu engellersek, öğrendiğimizin üzerine sağlıklı bir uyku uyursak bilginin daha iyi pekişmesini sağlarız. Öneri olarak; eğer saatler geri alınmıyorsa en azından çalışma ve eğitim saatleri ileri alınmalı diyorum. Saat 07.00’de işe başlamak veya okula gitmek doğru değil. Ders saatlerinin 08.00 yerine 09.00’da başlamasının öğrenme ve başarı oranlarında çok ciddi fark yarattığını gösteren çalışmalar var. Hiçbir tasarruf insan sağlığından daha önemli olamaz, sağlığın önüne geçemez.