Hayır, tartışıp darılmadılar. Evet, geceleri ayrı yatıyorlar. Eşler arasında tatsızlığın sembolü olarak kabul ettiğimiz ayrı yataklar, giderek popüler bir tarz haline geliyor. Üstelik birlikteliklerin de süresini uzatıyor.
Eşlerden birinin horlaması, ışık açıkken kitap okuması, uykuya dalış zamanlarının farklı olması ve yanınızdaki kişinin dönüp durması, birleşen vücut ısılarının rahatsızlık vermesi… Listeyi daha da uzatmak mümkün ama özeti şu: Başka bir insanla birlikte uyumak çok da kolay bir iş değil.
Son zamanlarda daha çok duyduğumuz, özellikle pandemi döneminde iyice yayılan ‘uyku boşanması’, temelde bu farklılıklar nedeniyle şahlanan bir trend. Basit tanımı, eşlerin ayrı yataklarda veya yatak odalarında uyumayı tercih etmesi. Birlikte uyumanın iki kişi arasında sorunlara neden olması halinde, son derece makul bir seçenek olarak öne çıkan bir tarz bu.
Son dönemde yapılan araştırmalar da bu tarzı destekleyen sonuçlar içeriyor. Mayıs 2020’de ABD’de partnerleriyle aynı yatağı paylaşan 1008 yetişkinle yapılan çalışmaya katılanların büyük çoğunluğu eşlerinin yanında uyumakta zorlandığını, birçoğu COVID-19 karantinalarıyla birlikte durumun daha da kötüye gittiğini söylüyor.
Oranlar mı? Katılımcıların yüzde 75’i uyku alanını paylaşmanın daha kötü uykuya yol açtığına inanıyor. Yüzde 25’i koronavirüs sahneye çıktığından beri uykuya geçmenin ve gece boyu sürdürmenin daha da zorlaştığını söylüyor. Yüzde 35’lik bir kesim ise ihtiyaç duyduğu uykuyu alabilmek için kendine ayrı bir yatak almaya hazır.
Ayrıca çalışmaya göre 5 kişiden 3’ü (yüzde 59), uyku boşanmasının uyku kalitelerini ve ilişkilerini iyileştirmeye yardımcı olduğunu kabul ediyor.
Rakamlar anlatsın
SleepStandards tarafından yaptırılan araştırmanın sonuçları, insanların birlikte uyurken partnerleri nedeniyle yaşadığı sorunları da ortaya koyuyor. Bir numaralı cevap yüzde 53’le horlama. Onu yüzde 41’le yatma zamanlarındaki farklılık, yüzde 36’yla yatakta dönüp durma takip ediyor. Katılımcıların yüzde 17’si partneri uyumakta zorlandığı için kendisinin de uyuyamadığını, yüzde 15’i yetersiz uyumasından eşinin elektronik cihazlarını sorumlu tuttuğunu söylüyor. Yüzde 5’i ise partnerinin uyku bozukluğu nedeniyle uyuyamadığını belirtiyor.
Katılımcıların bu uyku sorunlarıyla başa çıkmak için yatakları ayırmak dışında düşündükleri çözümler de var: Daha büyük bir yatak satın almak (yüzde 48), ayrı alez/battaniye/pike kullanmak (yüzde 25), yatma-kalkma zamanlarını senkronize etmek (yüzde 24), evcil hayvanlarla uyumak (yüzde 13). Ama daha önce de belirttiğimiz gibi yarıdan fazlası yani yüzde 59’u ayrı uyuduklarında hem uyku kalitelerinin hem de genel olarak eşleriyle ilişkilerinin iyileştiğini söylüyor.
Gerçek boşanmaya gider!
Bu araştırmanın beklenenden farklı sonuçlarını da verelim. İlginç bir şekilde, Y kuşağı (1981-1996) katılımcıları baby boomer diye adlandırılan kuşağa (1945-1960) kıyasla, partnerleriyle birbirlerine daha fazla sarıldıklarını söylüyor. Oranlar yüzde 33’e yüzde 21.
Kötü bir gece uykusunun genellikle ertesi gün için sorun yarattığını biliyoruz. Ama sonuçlara göre çiftler arasındaki etkiler hayli sert. Katılımcıların yarıya yakını (yüzde 49) uykusuz bir geceden sonra eşiyle daha fazla kavga ettiklerini ve yüzde 52 oranında da daha az seks yaptıklarını belirtiyor.
İşler giderek ciddileşebiliyor da… Araştırmaya katılanların yüzde 10’u özellikle zor bir geceden sonra ayrılmayı veya boşanmayı düşündüklerini söylüyor. Bir ilişkiyi veya evliliği gerçekten uyku sorunları nedeniyle sonlandırdığını söyleyenlerin oranı ise yüzde 3.
Şimdi dilerseniz uyku boşanması hakkında bir kez daha düşünün. Belki de son durak gerçek bir boşanma olmadan alınabilecek önlemler arasında sayarsınız.