Yatsan

18 Mart Dünya Uyku Günü’nü bahane edip günün farklı saatlerinde iş başı yapan, dolayısıyla yatağıyla birbirinden farklı saatlerde buluşan 12 yetişkine uyku rutinlerini sorduk. Hekim, set çalışanı, yazar, oyuncu, çiftçi, temizlik işçisi, mutfak şefi, bar işletmecisi, mimar, yönetmen, mühendis konuklarımızın uyku alışkanlıklarını dinledik.

Camdan sızan güneş ışığına doğru gözlerini kırpıştırmak, yataktan telaşsızca kalkmak, sakin bir müzik eşliğinde çay-kahve demlemek, kısa bir meditasyonla taze günü içine çekmek… İşe güce koşturmadan önce güne bu veya benzeri bir sakinlikle başlamak, sonrasında da yatağa benzer bir sükunetle geçip nefis bir uyku çekmek, koşturmacası bol hayatlarımızda, kaçımız için mümkün oluyor?

18 Mart Dünya Uyku Günü vesilesiyle 12 kişiye sorduk:

  • Mesainiz olduğu günlerde hangi saat aralıklarında uyuyorsunuz?
  • Uyandıktan sonraki ilk yarım saatiniz nasıl geçiyor? Tamamen sizin elinizde olsa bu süreyi nasıl geçirirdiniz?
  • Uyku öncesi rutinleriniz neler?
  • Uykuya dalmak için zorlandığınızda ne yaparsınız?
  • Bugüne kadar uyuduğunuz en tuhaf yer ya da an neresi?
  • Bir gün uyanmak istediğiniz yeri tarif eder misiniz?

Gelmeyen uykuyu beklemekten daha korkunç bir şey yoktur

Yatsan

Ahmet Ümit, 62, yazar

Yazdığım günlerde en az sekiz saat, gece 12’yle sabah 8-9 arasında uyurum. Çalışmak için sabahları ve öğlenin ilk saatlerini tercih ederim. Zihnim daha dinç oluyor. Gece yazmayı pek tercih etmiyorum. Ama romanın sonlarına doğru geceleri de yazmayı sürdürürüm.

Uyanınca duş alır, kahvaltıyı hazırlamaya başlarım. Bunu yaparken de müzik dinlerim. Bu süreç uyku sersemliğinden kurtulmaya da yardımcı oluyor. Özellikle kahvaltı hazırlamayı çok seviyorum, elbette kahvaltı yapmayı da. Benim için en önemli öğünlerden biri. Özel hazırlık yaptığımı da söyleyebilirim. Kahvaltıdan sonra acı kahvemi içer, romanımın başına geçerim.

Uykudan önce ışığı kapatır, klasik müzik dinlerim. Müzik dinleyemiyorsam mutlaka kitap okurum. Bazen de sesli kitap dinlerim ama mutlaka ışık kapatılmış olur. Dalamıyorsam düşünmekten vazgeçmeye çalışırım. Olmuyorsa yataktan kalkar, kitap okurum. Çünkü gelmeyen uykuyu beklemekten daha korkunç bir şey yoktur…

17 yaşındaydım, Adana’da Maden İş Sendikası’nın salonunda uyumuştum. Ertesi sabah bir eylem vardı. Biz de Gaziantep’ten işçilere destek için gitmiştik, otelde kalacak paramız yoktu, sendika kapılarını açmıştı. Buna uyumak da denemez, zaman zaman sızmak ya da kendinden geçmek şeklindeydi. Ertesi sabah da eylemde sıkı bir kavga çıkmıştı.

Dedemin Gaziantep’te bir bahçesi vardı. Kocaman bir yerdi. Ortasından küçük bir dere akardı. Asmalar, erik ağaçları, dut ağaçları, ceviz ağaçları. Çocukluğumun en güzel anıları orada geçti. Adına dutluk dediğimiz, işte o bahçede uyanmak isterim. Ama bu mümkün değil çünkü o canım bahçeye iğrenç binalar diktiler. Ne ağaç kaldı ne de dere…

Kuzey Işıkları’nı seyrederek dalmak isterim

Yatsan

Serdar Orçin, 46, oyuncu

Bizim mesleğin düzene sokulması en zor taraflarından biri uyku düzeni olabilir. Tiyatroda prova saatleri belirlidir, o zaman idare edilebilir ama oyunlardan sonra hemen gelip yatmak pek mümkün olmaz, genelde geçe kalırız. Ben zaten çok erken yatabilen bir insan değilim. Setlerde de rolün yoğunluğuna göre her şeyi set belirlediği için gece-gündüz mefhumu bazen kaybolur, sette uymak zorundasınızdır. Anlamsız saatlerde uykuyu tamamlamaya çalışmak, tuhaf anlarda uyumak gibi şeyler gelebilir başımıza. Ben çoğunlukla işim çok erken olsa bile sırf yarım saat-45 dakika kahve keyfi yapabilmek için daha erken kalkarım. Eğer boşsam da o süreyi yine kahvemle günün ilk haberlerini okuyarak geçirmek rutinimdir.

Uyandıktan sonra bir rutinim var ama uykudan önce bir rutinim olduğunu söyleyemem. Ama güzel bir film izledikten sonra onun duygusuyla uyumayı severim. Uyumakta zorlandığımda nefes terapisi yaparım, çoğunlukla işe yarar, yaramadığı zamanlarda da kalkar biraz daha vakit geçiririm.

Bunu söylemekten biraz utanıyorum ama çok eskiden figüran olarak yer aldığım bir oyunda uzun süre sessizce sahnede durmam gerekiyordu, o süre zarfında bir kere uyuyakalmıştım. Figüran arkadaşım beni uyandırmıştı, büyük utançtı…

Bir gün Kuzey Işıkları’nı seyrederek uykuya dalmayı çok isterim ama açıkçası konforun da yerinde olduğu bir organizasyon olmasını isterim, yani orada uyurken çok düşünmek istemem.

Gökyüzüne bakarak uyumak isterim

Yatsan

Sinem Özler, 41, mutfak şefi

Sabah 6’da uyanıp 6.40’ta işbaşı yaptığım için yedi saatten az uyumamaya çalışıyorum. Gün içinde efora bağlı, koşturmacalı ve ayakta çalıştığım için uyuyarak dinleniyorum. Bu yüzden düzenli ve kesintisiz uyku benim için çok önemli. Uykumu alamadığım günler keyifsiz geçer. En geç 23.00’te uyuyorum. Günün karanlık saatinde uyanmaya o kadar alıştım ki tatil günümde de uyanıyorum artık, saat kurmuyorum.

Uyanır uyanmaz kalkarım, hazırlık yapıp çıkarım; uyanmamla evden çıkmam arasında 20-25 dakika olur. İzin günümde de kalkarım, yatakta vakit geçirmem. Kahvaltı eder, kahvemi içerim.

Uykudan önce kitap okurum mutlaka, uykuya daha rahat geçmemi sağlar. Dalmakta zorlanırsam kalkar dolaşırım, yine kitap okurum. İşim gereği seyahat ediyorum, arabanın arka koltuğunda, trende, uçakta uyumaya çok alışığım. Biner binmez de uyurum.

Teknede uyanmayı çok sevmiştim; çıktığım bir tekne gezisinde güvertede uyumuştum tatil boyu. Gökyüzüne bakarak uyumak ve deniz sesiyle uyanmak çok keyifliydi, tekrarlamak isterim.

Hastane koridorlarında kıvrıldığım oldu

Yatsan

Dr. Bilge Şentürk Çataloğlu, 41, anestezi uzmanı

Günde altı saat, 12-6 arası uyurum. Uyandıktan sonra diş fırçalayıp evden karanlıkta çıkıyorum, karanlıkta araba kullanıyorum. Mümkün olsa elimde bir fincan kahveyle, gökyüzüne, gözümün görebileceği en uzak noktaya bakarak geçiririm ilk yarım saatimi. Uykuya geçmeden önce en pofidik pijamalarımı giyerek sevdiklerime uykuda bile olsalar öpücük kondururum. Uykuya dalmaya zorlanırsam uyumam; zaman zaten çok kıymetli, kendimle savaşarak harcayamam. Hastanenin gerek koridorları, gerek kanlı sedyelerinde başımın düşmüşlüğü ve oraya kıvrılmışlığım olmuştur; hüzünlü bir görüntü, kimseye tavsiye etmem. Bir gün mutlaka uyanmalıyım dediğim yerden ziyade uyanma şekli var hayalimde: Alarm çalmadan, kendi halimle uyanma lüksünü yaşamak isterdim…

Bir sabah köyümdeki bungalovumda uyanmalıyım

Yatsan

Doğuşcan İbiş, 40, ses teknisyeni

Sinema sektöründe mesai saatleri kanayan bir yara… Şu anki projede ortalama 12 saat çalışıyorum. 12-1 gibi yatıp sabah 6-7 civarı kalkıyorum bu aralar. Uyandıktan sonra ilk yarım saatim tuvalette geçiyor. Diş fırçalama, duş, tuvalet ihtiyacı vs… Tamamen benim elimde olsa tavanı izlerdim. Senelerdir taviz vermediğim uyku öncesi rutinim, alkol tüketmek. Uyumadan hemen önce de vicdanımı rahatlatmak için, gün boyu hiç tüketmediğim bir bardak suyu içerim. Dalmak için zorlandığımda günün kritiğini yaparım ve sonunda hiç uyuyamam. İşleyen bir formülüm yok maalesef.

Bir bayram arifesinde işim geç bitmişti ve evdekilere “Bir saate geliyorum” demiştim. Yolda aklımı çelen arkadaşımın gazıyla kendimi tanımadığım birinin evinde buldum. Saatler saatleri, şişeler şişeleri kovaladı. Gözümü açtığımda tavan çok yabancı gelmişti. Bilmediğim bir evde, garip bir yataktaydım. Saate baktım, bayram sabahı olmuştu çoktan. Ve her odada, horultularla uyuyan birer-ikişer insan vardı…

Artvin’in Yusufeli ilçesi, Yaylalar Köyü’nde yani memleketimde yaptırdığım bungalovumda uyanmalıyım bir gün. Hiç gitmedim ama ilerleyen süreçte orada bir dönemimi geçirmek, yaşam motivasyonum.

Çok yorgunsam nöbet odalarında uyurum

Yatsan

Dr. Onur Şimşek, 29, halk sağlığı uzmanı

8-5 çalışıyorsam, gece 3-4 gibi yatıp 7 gibi uyanırım. Ama eve dönünce iki-üç saat daha uyurum. Nöbet usulü çalışıyorsam shift’lerime göre değişir uykum. Gündüz uyuyup gece uyanık kalma şeklinde bir hayat ve uyku döngüm var. Uyumayı çok sevmekle birlikte, haftanın bir-iki günü yedi-sekiz saat, kalan günlerinde dört-beş saat uyurum.

Uyumayı çok sevdiğim için, işe gideceksem son dakikada kalkıp koştur koştur işe giderim. Çalışmıyorsam ya da tesadüfen işe gitmeden önce biraz erken kalktıysam, yatakta biraz daha ayılma, telefona bakma ve sigara içmeyle geçiyor… Elimde olsa hızlıca kalkıp, duş alıp yürüyüş yapmakla geçirirdim ilk yarım saatimi.

Uyku öncesi rutinlerim yoktur. Son sigaramı içip, dişimi fırçalayıp, telefona bakıp uyurum. Dalmakta çok zorlanırım. Genelde sinir bozukluğuyla kalkıp film, dizi, YouTube videosu falan açarım.

Kendi yatağım haricinde bir yerde neredeyse hiç uyuyamam. Sırf bu yüzden üç güne yakın uyumamışlığım vardır. Çok yorgun olup da hastanedeki türlü cihaz, makine, havalandırma, hastane içi seslerinin olduğu soğuk nöbet odalarında uyumuşluğum da… Geceden jakuzi içinde sızmış bir şekilde, önümdeki boydan boya camın ardında gördüğüm az güneşli, orman ve deniz manzarası yeterli bana şimdilik…

Hayvanları otlatırken ayakta uyuduğum bile olur

Yatsan

Hasan Akçil, 54, çiftçi ve çoban

Çocukluğumdan beri çiftçilik yapıyorum. Seferihisar’ın Orhanlı Köyü’nde yaşıyorum. Sabah 6’da uyanıyorum. Yoğun olduğum zaman yazındır; 24 saatte dört saat uykumuz ya olur, ya olmaz. Çoban olduğum için yazın bütün gece koyun güdüyorum, sabah 6 gibi eve gelip yatıyorum. 10-11 gibi diğer işlerim için tekrar kalkıyorum. Vücut alışıyor ama her gün dört saat uyuyan bir insanı düşünün, nasıl olur? Yazın koyun güttüğüm gecelerin gündüzünde bazen araba kullanmak durumunda kalıyorum, kendimi tokatlıyorum bazen direksiyon başında!

Hayvanlardan dönünce sabah uykuya kolayca dalıyorum, oraya geldiğinizde uyku zaten bastırmış oluyor, hemen dalıyorsunuz. Kalktığımda da elimi yüzümü yıkar, kahvaltı yapar, işime devam ederim. Elimde olsa ilk yarım saatimde ne yapacağımı hayal bile edemiyorum! Herhalde yatakta oyalanırdım, öyle bir fırsatım olmadı hiç de… Öyle bir durum olsa ilk önce bir günü tamamen uykuya ayırırım… Vücut bu şekilde yaşamaya alışıyor ama uykusuzluk çekiyorum tabii.

Geceleri hayvanları otlatırken ayakta bile uyuduğum oluyordur. Gezdiğim yerler bağlık, zeytinlik araziler. Arada bir, gecede bir saat uzanıp ya da çöküp uyuduğum olur. İstemezsin ama mecburen uyursun. Bir keresinde bu şekilde uyuyup bir saat sonra uyandığımda koyunlar bir arkadaşın bağına girmiş, ürünleri yiyordu. Adam zarar kesti, ödedik…

Burada kötü havalar için ‘Çiftçiye yat havası, çobana git havası’ denir. Hava ne kadar soğuk, yağışlı olsa da çoban hayvanlarıyla gitmek zorundadır. Ama hava çok yağmurlu ve soğuk olursa çiftçi çıkmaz, yatar…

Bir gün dilediğim yerde uyanıp güne başlama şansım olsa Antalya gibi bir yerde, tatilde uyanmak isterim.

Bahçeli bir evim olsa da orada uyansam…

Yatsan

Havva Karabağ, 50, temizlik işçisi

Sabah 6’da kalkıyorum, akşam 11’de yatıyorum. Uyandıktan sonra elimi yüzümü yıkıyorum, namaz kılıyorum, kahvaltı yapıyorum ve 8’de evden çıkıyorum. Elimde olsa yatmaya devam ederdim… Uykuya gitmeden önce televizyon seyrediyorum. Yatağa gidince de beş dakikada uykum geliyor, yorgun oluyorum zaten. Dalma sorunu çekmiyorum. Uyuyamadığım zaman dua okuyorum, öyle uyuyorum sonra… Bazen çalıştığım yerlerde yemekten sonra uyku bastırıyor, beş dakika kestiriyorum. Bazen otobüste de oluyor bu… Şöyle kendime ait bahçeli, müstakil bir evim olsa da orada uyansam isterim.

Gece mesaisi sonrası otobüs durağında uyumuşum…

Yatsan

Ulaş Küçükbattal, 36, bar çalışanı-işletmeci

Mesai günlerimde öğleden sonra 4’le sabaha karşı 4-5 arası çalışıyorum. Mesai sonrası kimi zaman eve gidip uyumak yerine bir-iki saat komşu mekânlarda içki eşliğinde vakit geçirip kafa dağıtıyorum. Yola çıkmadan yarım saat kadar erken kalktıysam kahve veya kola eşliğinde sigara içiyorum. Tamamen benim elimde olduğu zamanlarda da bu rutin pek değişmiyor.

En geç sabah 7’de uyumuş olmayı çok istiyorum ama haftada birkaç defa dış etkenlere bağlı olarak 9-10’u da buluyor yatağa gidişim. Maksimum 3 gibi de uyanmaya çalışıyorum. Kimi zaman zor geliyor ama iş hayatından önce de gece oturmayı, izlemeyi, okumayı seviyordum. Gündüz ışığına bağlı olarak uykuya dalmakta zorlanırsam göz bandı kullanıyorum. Bunun dışında zorlanıyorsam da kafamda günlük hayattan veya tamamen hayal ürünü bir hikâye uydurup rüya-hayal arası bir evreye geçmeye çalışıyorum…

En tuhaf uyku hikâyemi aşçılık yaptığım dönemde yaşadım: Mesaimin ve içkili eğlencenin verdiği yorgunlukla, sabahın bir vakti çıktığım mekândan eve ulaşmak üzere bindiğim otobüsten (ki bu otobüs aktarma aracımdı), son durakta (bindiğim vakitten yaklaşık 3-4 saat sonra), öğlen 12-13 sularında, diz kapaklarım ve kollarım kan içinde, duraktakilerin yoğun müdahalesiyle uyanmıştım. Sadece otobüse binip akbil bastığımı hatırlıyorum.

Deniz-kum-güneş tatillerimde uyumak ve uyanmak çok zevkli oluyor ama özellikle deniz kenarında, güneşin batışıyla uykuya dalmayı ve dalga sesleriyle uyuklamayı çok seviyorum…

Bir İskandinav ülkesinde, orman içindeki bir cam evde uyanmak isterim

Yatsan

Cem Elgin, 51, kimya mühendisi

Haftanın beş günü çalışıyorum. Kimi zaman gece 10-sabah 4, kimi zaman gece 11.30-sabah 5 arasında. Kalkınca neden bilmem çok su içiyorum, susadığımdan değil, herhalde alışkanlık. Yazsa duşa, kışsa direkt mutfağa kahvaltı hazırlamaya geçiyorum. Bazen de kahvaltıyı atlayıp spor yapıyorum. Elimde olsa sabah uzun bir yürüyüşe çıkarım.

Uyku öncesi rutinim yoktur; uykum gelir ve direkt yatarım. Beş dakika sonra da top patlasa uyanmam. Derin uykumdan kimse uyandıramaz. Romen tankeri Independenta patladığında uyanmamıştım mesela.

Çok nadir de olsa uykum gelmiyor, senede bir falan; o zaman ıhlamur içiyor ve yatağa geçiyorum. Uyuduğum en ilginç yer Bodrum’da bir disko-katamarandı. Hoparlör burnumun dibindeydi. Dedim ya, sınır tanımam uykum gelirse…

Yaz mevsiminde, İskandinav ülkelerinin birinde, her tarafı cam olan, orman içinde bir evde uyanmak isterim. Gece yattığım odanın zifiri karanlık olmasını isterim. Perde aç-kapa olacak tabii de hayal işte…

Uyandığımda bir dişçi koltuğundaydım

Yatsan

Gülin Dede Tekin, 40, mimar-tiyatro eleştirmeni

Mesaim olan günlerde 00.30 gibi yatıp sabah 7.30 gibi kalkıyorum. Ancak bu saat aralığında hem bedensel sıkıntılarımdan hem de oğlumun gece seslenmelerinden dolayı çok sık uyandığım için ortalama toplam dört-beş saat uyuduğumu söyleyebilirim.

Pandemide evden çalıştığım için uyandıktan sonraki ilk yarım saat oğlumu okula hazırladığım bir koşturmacayla geçiyor. Hemen arkasından da bilgisayar başına oturarak mesaiye başlıyorum. Pandemi öncesinde işe çok erken gidiyordum. 7.30’da servise yetişebilmek için, uyanmamla evden çıkmam toplam 20 dakika süren bir maraton içerisinde gerçekleşiyordu.

Uyku öncesinde rahatlatan müzikler ya da meditasyon sesleri dinlemeye çalıştığım bir dönemim oldu ama genellikle kitap okuyarak uykuya geçmeye çalışıyorum. Dalmakta nadiren zorlanırım ama daldıktan yaklaşık iki saat sonra uyanır ve o uyanıştan sonra yeniden dalmakta çok zorlanırım.

Gece ortasında uykuya dalamadığımda, her an dalabilirim ve o anı kaçırabilirim endişesiyle hiçbir şey yapmayarak uykuyla inatlaşıyorum ne yazık ki. Bu durum yarım saat de sürse, beş saat de sürse yatağın içinde dönüp durarak kendimi her an uyuyacağıma inandırmaya çalışıyorum. Pijamalarımı değiştirmenin işe yaradığı gibi bir inancım var ama her zaman etkili olmuyor. Sürenin çok uzadığı durumlarda salondaki koltuğa geçerek mekân değişikliği yaratmaya çalıştığım da oluyor.

Üniversite zamanlarında çok içtiğimiz bir gecenin sonunda bir arkadaşımızın babasının dişçi muayenehanesine gitmiştik. Uyandığımda bir dişçi koltuğunda uyuyordum.

Bir gün hiç kimsenin olmadığı, hiç ses çıkmayan bir yerde, dış etkenler tarafından uyandırılma endişesi yaşamadan sınırsızca uyuyabileceğim bir anı hayal ediyorum. Bir Güney Amerika seyahatinde, ılık bir havada, hafif esintili bir kuşluk vaktine uyanmaya da hayır diyemem ama…

Sevdiklerimin olduğu bir evde, güzel bir yaz sabahına uyanmak isterim

Yatsan

Tunç Şahin, 43, yazar-yönetmen

Genellikle yedi saat uyuyorum. Gece 12’yi biraz geçe yatağa girerim, gün doğumunu takiben bir saat içinde uyanmış olurum. Gece kaçta yatarsam yatayım, en geç 9.30-10 gibi uyanmış olurum. Yazmam gerekiyorsa, güne erken başlamayı tercih ediyorum. O zaman saat 07.45’e ayarlı oluyor. 08.30 gibi masaya oturmuş olmayı hedefliyorum. Ama çekim varsa rejinin yaptığı programa uymak zorundayım. Gece çekimleri için, gündüz uykusu uyumam gerektiğinde çok zorlanıyorum. O durumlarda kesintisiz uyuyabilmek için yatak odama kalın perdeler aldım.

Uyanmamla yataktan çıkmam arasında maalesef çok uzun bir süre var. Bir süre sosyal medyada takılıyorum. Kalktıktan sonra kahvemi koyup 10.30’da kahvaltı yapıyorum. Uyandığım ilk bir saat içinde o güne ait koyduğum birtakım hedefler var ve kaçırdıysam günün geri kalanında da aynı şekilde geç kalmışlık duygusunu hissetmeye devam ediyorum. Bu hissin önüne geçmek için kalkar kalkmaz camı açmak, yatağı toplamak, kahvenin suyunu koymak gibi birbirini takip eden kısa görevler belirliyorum kendime. Kalktığımda bu görevleri tamamlamış olmak, minik de olsa bir zafer hissi yaratıyor bende.

Genelde çok hızlı uykuya dalan birisiyim. Bazen mevsimsel olarak uyumakta zorlandığım zamanlar olabiliyor. Uykusuzluk çektiğimde bir şeyler seyrederek uykuya dalıyorum. Daha önce izlediğim bazı sit-com ve yarışma programlarını izlemeyi tercih ediyorum. ‘Friends’, ‘SNL’, ‘Altın Kızlar’ ve ‘Drag Race’ uykuya dalarken pek çok gece bana eşlik etmişlerdir.

Günün en uzun sürdüğü 21 Haziran’da bir sene, İzlanda’nın kuzeyindeki Akureyri şehrinde ıssız bir dağ evinde uyumuştum. Güneşin neredeyse hiç batmadığı, aydınlık, harika bir geceydi. Gece boyunca gözümü açıp sürekli camdan bakıp, güneşin ne kadar parlak olduğunu kontrol edip durmuştum.

Pandemiyle birlikte çok daha izole hayatlar yaşamaya başladık. Dünyanın pek çok yerini gezdim, hâlâ da görmek istediğim çok yer var ama konu bir yerde uyanmaksa özlem duyduğum şey, gittiğim ya da gitmediğim bir şehir değil. Kalabalık, sevgilimin, arkadaşlarımın, sevdiklerimin aynı evde olduğu güzel bir yaz sabahına uyanmak isterdim. Yatakta uyandığımda koridordan, alt kattan gelen insan seslerini duymak… Büyük bir kahvaltı sofrasına oturacağım bir sabahı özlüyorum. Neresi olduğunun hiç önemi yok.